Alpler 2014


 photo DSC_0301_zps7056707f.jpg

11-20 Temmuz 2014 tarihleri arasında planladığımız 9 günlük Alp turumuzu hiçbir problem yaşamadan tamamladık.

Muhteşem bir tur oldu. Muhteşem manzaralar, kasabalar, evler, virajlar kendimizi alamadık dağların zirvesinden her anı kartpostal gibiydi.. Sık sık durup kaskı çıkarmaktan hiç üşenmedim. Virajı görüp gaz açmaktan manzaraya bakmak için fren yapmaktan manyağa döndük. Zirvelerde donduk aşağıya indik gölde yüzdük. Bir kez daha gitmek şart oldu.....

Alp geçitleri motor kullanan ve doğayı sevenlerin yapması gereken bir rota. Eğer zamanınız çoksa bisikleti tercih edin yoksa bizim gibi motoru, eğer motor kullanamam ama bisikleti de tercih etmem derseniz üstü açık spor bir araba ile süper olur, biz yaşlanınca öyle yapacağız:-)))




Toplam Maliyetimiz....2.200 Euro (iki kişi bir motor)...
ALPLER 2014
     Gerçekleşen €
Maliyet
Benzin Masrafı (Alpler) 150 €
Konaklama Masrafı (Alpler) 750 €
Yeme-İçme Masrafı (Alpler) 360 €
Otoban-Yol Giderleri Masrafı (Alpler) 24 €
GreenCard-Sigorta v.s 50 €
Motor Kirası 600 €
Ucak Biletleri 280 €
TOPLAM Maliyet 2.214 €
Toplam maliyet 2 kişi için gayet makul. Otellerimizin çoğu oda kahvaltıydı ve öğlen yemeklerini geçitlerin zirvelerinde yanımızda getirdiğimiz ton balığı, pilaki ve  marketten aldığımız ilavelerle geçiştirip akşamları ise bazen kaldığımız yerlerdeki farklı tatları deneyerek geçirdiğimizden ilave çok yüksek yemek masraflarımız olmadı.

Avrupa'da demir yolu ağı çok gelişmiş olduğundan Motorları kiraladığımız Landshut'a gidiş ve geliş hiç sorun olmadı. İlk gün fazla vaktimiz olduğundan Münih merkezde kalmayı tercih etmiştik ama Landshut'ta bir gece konaklanabilecek güzel bir yermiş son gün merkezdeki festival aklımda çok değişik bir fotografını bıraktı Landshut'un.

Motorları Kiraladığımız  Motowelt  (http://www.motowelt.de) ve tabiki Hermann süper bir seçim olmuş. Her konuda inanılmaz yardımcı oldu. Motorları tüm prosedürleri hallederek kahvelerimizi yudumlarken çok kısa sürede teslim aldık. Giyinmemiz bile daha uzun sürmüştü. 5 motor kiraladığımız için Hermann bize 1 adet GPS i ücretsiz verdi. Motorlarda standart 3 adet yüksek hacimli (yan çantalar min 46lt Topcase 52lt) Givi çantalar vardı. İsteyene de ücretsiz depo üstü çantası ilave etti. Kısacası Hermann bundan sonra bize bu konuda Dermann.....

Otellerimizin (Otel Rezervasyonları Bölümünden bakabilirsiniz) Como daki Restorante Valletina olanı hariç diğerlerinin tamamı mükemmeldi. Aile ile kalınabilecek ama tek kişi için fazla lüks sayılabilecek otellerdi. Tek kişi gitmiş olsaydım çok daha uygun otellerde kalabilirdim. Münih merkezdeki iki otelimizde seyahatin başlangıç be bitişi için mükemmel konumdalardı.

Rotamız ise tam anlamıyla mükemmeldi. Çok fazla araştırarak ve daha öncei raporları derleyerek hazırladığım rota artçılı (eşli) yolculuklarda kullanılabilecek bir rotadır. Günlük ortalama 250-300km yol 2-3 Pass ile tamamladık. Rota içerisinde 3 büyük şehir gezisi de vardı ve eşlerimiz için çok anlamlı oldu. Daha önceki gezi planlarımda hep eleştiri aldığım gezi ortasında Rest Day vardı, herkes bir günü motorsuz geçirmiş oldu, kıçlarımız biraz soğudu. Tüm önemli Pass lar geçilmiş oldu. Ama bu rota tek kişilik geziler için pass sayısı ve yapılan günlük km arttırılabilir. Rest day de iptal edilirse aynı tur 3 gün kısaltılarak çok rahat yapılabilir.

İstanbul-Münih

Münih uçağımız Atatürk Hava limanından kalkacağından Hava limanına Otobüs+Metro ile ulaşım çok kolay oldu. 
 photo DSC_0164_zps302b95e3.jpg

Yurtdışı uçuşlarda 2 saat önce havalimanında olma zorunluluğunu lounge ta keyifli vakit geçirmek için bir fırsat. 
 photo DSC_0166_zpsf88f0af8.jpg

10 kişilik bir grup böyle bir seyahat için oldukça kalabalık, kendimi tur rehberi olarak hissettiğim anlarda “Arkadaşlar Bu Tarafa….” Edalarıyla sesleniyorum gruba….
Yurt dışı haraçlarımız olan 15 TL leride verdikten sonra Uçaktayız. Uçak boş olduğundan check in yapan bayan bizi 3 lü koltuklara ikili olarak yerleştirdi. Bizde yayıla yayıla seyahat ettik Lufthansa ile. Harika bir yolculuk sonrasında Münih’teyiz Havalimanı-Otel-Landshut bağlantıları daha önceden ayarlandığından taksi bile kullanmadan Hava limanı-Metro sonrasında yürüyerek ilk otelimiz Dolomitteyiz. Hızlı bir şekilde giriş yapıp eşyalarımızı yerleştirdikten sonra atıyoruz kendimizi Münih’in bira bahçelerine….”October Fest” bira festivalinin olduğu şehir burası…her türlüsünü deniyoruz biranın……

Ekibi Hint yemekleri konusunda biraz iştahlandırıp acıkınca da en yakın Hint lokantasına atıyoruz kendimizi “Garam Masala”…her şeyden azar azar  söylüyoruz, ama ortaya, yemekler geldiğinde kimse kimseyle konuşmak bile istemiyor yumuluyoruz…...

Landshut-Zell Am See

Bu günkü Rotamız 244 km,
Eşlerimizi otelde bırakıp trenle Landshut a motorlarımızı almaya gidiyoruz. Almanya’da otobüs-Tranvay-Tren v.s tüm ulaşım aynı bilet ile sağlanabiliyor. Turistler için uygun bilet şeçenekleri var. Ayrıca eğer kalabalık bir grupsanız 6 ve daha fazla mutlaka grup bileti alın tek bilete göre çok ama çok hesaplı oluyor.
 photo DSC_0169_zps0ad153b5.jpg
Tren istasyonu ile Hermann’ın ofisi yürüme mesafesinde. Hermann işlemlerimizi çok hızlı bir şekilde halledip sorunsuz tüm motorları teslim ediyor. Motorların bakımı yapılmış ve çok iyi durumda olmaları kafamızdaki birçok soru işaretini ortadan kaldırıyor. İlk 2 gün yağmurlu olacağından lastikler bizim için çok önemliydi. Crosstourer’daki lastikler sıfır diğerleri ise 3-4 bin km lik gayet iyi durumdaydılar.
 photo DSC_0168_zps7bfdf755.jpg
 photo DSC_0170_zps011ccf8b.jpg
Hermann tarafından çekilen toplu fotoğraf sonrasında artık yoldayız, Landshut u çıkar çıkmaz otobanda yağmur yakalıyor bizi. Münih merkeze kadar yağmurlu gidiyoruz ama yollar o kadar temiz ki vizörlerimiz, üstümüz ve motorumuz tertemiz. Aynı durum TR de olsa ilk benzinlikte jet ile komple dıştan yıkanmak gerekirdi. Tam 4 saat sonra tekrar otelimizin önündeyiz, eşlerimiz check-out yaptırmış ve kıyafetlerini giymiş hazır kıta olarak bizleri bekliyorlar. Onlara ilk gün için sıkıcı toplamda 80km motorlu 80km de tren yolculuğu yaptırmak istemedik, sabah kalkıp kahvaltılarını yapıp etrafı biraz daha dolaşma fırsatı yakalamış oldular, bizde bu arada motorlarımıza adapte olma fırsatı bulduk.
 photo DSC_0172_zpsb762579f.jpg

Zell am See Salzburg yolu üzerinde olduğundan otoban çok kalabalıktı ve ara ara yağmur yiyorduk. Herkes arabası üzerinde kanolar bisikletler, karavanlılar, römorklar ağzına kadar dolu vaziyette seyahat ediyorlar belli ki günübirlik değil hafta sonu komple dışarda bunlar. Biz Türk’üz ama Alman otobanında emniyet şeridine girmek olmaz, emniyet şeridi de bizimkiler gibi patika yol genişliğinde falan değil iki otomobil yan yana durabilirJ…Hollanda plakalı bir motorun emniyet şeridinden yanımızdan hıza geçtiğini görünce dayanamadım ve bende daldım. Burası daha güvenli.
Salzburg’a çok az kala, Rosenheim’den yönümüzü güneye Zell Am See ye çeviriyoruz çok şirin kasabalardan geçiyoruz, bu arada Avusturya sınırını da geçiyoruz. Küçük bir tabela ile hoşgeldiniz yazıyor o kadar, GPS im olmasa fark edilmesi çok güç.
 photo DSC_0177_zpscb413d03.jpg
Otelimiz Zell Am See çıkışında Grossglockner yolu üzerinde fursh bölgesinde. Süper manzaralı harika  bir yer burası. Otelimize yerleşip iki alternatiften birini tercih etmek durumdayız. Kaprun Kaplıcalarına mı gidelim yoksa Merkeze göl çevresinde mi dolaşalım? Biz gölü tercih ediyoruz. Festivale denk geliyoruz ama daha sakin göl manzarası ve kasaba içinde kısa bir yürüyüş çok daha cazip geliyor bize. Artık gezi sonuna kadar şarap anavatanlarından geçeceğimiz için her fırsatta meyve suyu gibi şarap içmeyi tercih ediyoruz ayrıca sudan da ucuz…
 photo DSC_0175_zpsba0d4db3.jpg

Zell Am See-Arabba

Bu günkü Rotamız 195 km, Geçeceğimiz Geçitler ise GrossGlockner, Passo Falzarego
Sabah kahvaltısı beklediğimizi üzerinde dolu geliyor. Birkaç çeşit peynir, çay-Kahve-süt, tereyağı ve yoğurt çok iyi. Nutella olmazsa olmazı kahvaltımızın. Bir miktar domuz yağı var mıydı hangisindeydi muhabbeti dönüyor ama çok ta hızımızı kesmiyor. Motorları full ettikten sonra gezinin en önemli  ve Alplerin en yüksek noktasında siz olması biraz moralimizi bozuyor. Yağmurluklarımızı giyiyoruz. Tümer bu konuda biraz cimri davrandığından sanayiden aldığı 10 TL lik yağmurluğunu üzerine göre kesip biçiyoruz ama gene olmuyor zirveye varmadan paramparça oluyor kalanı da striptiz edasıyla parçalıyor üzerinde….Arkadaşım, motorda motor yağmurluğu, bisiklette bisiklet yağmurluğu, yürüyüşlerde ise çok daha farklı olur hepsinin yeri ayrıdır, bu kadar fazla yol tecrübesine bu yaklaşım olmamış Tümer. 
 photo DSC_0178_zps41c60d85.jpg
 photo DSC_0179_zps68dfa5d9.jpg
Zirvedeyiz ve kendimizi harika hissediyoruz, yağmura, sise ve soğuğa rağmen herkes gülüyor. Kimse kaskını bile çıkarmıyor, daha çok eşlerimiz, kaloriferli bir yer bakıyorlar hiç olmazsa içeride kask takmayın….
 photo DSC_0185_zps43faa7ad.jpg
 photo DSC_0180_zps506dbc72.jpg
 photo DSC_0182_zps164dc4fd.jpg
Bizde İsa’nın önünde dağlara doğru bakıp huzur buluyoruz.
Tam ayrılmaya yakın sis dağılmaya başlıyor birkaç poz yakalıyoruz ama zirveleri net göremiyoruz.
 photo DSC_0186_zpsac1d2265.jpg
 photo DSC_0188_zps966fac37.jpg
 photo DSC_0193_zps34d088bb.jpg

 photo DSC_0198_zpsb4237fff.jpg

 photo DSC_0200_zps564499d3.jpg
 photo DSC_0211_zps64c90331.jpg photo DSC_0206_zps12977a3d.jpg
 photo DSC_0215_zpsa40c901b.jpg

 photo DSC_0217_zps7c0c6a4c.jpg


Buzulun olduğu bölgeye giriyoruz. Burası inanılmaz kalabalık. Treeking yarışı varmış. Alplerde ne olabilir ki başka, doğa ile ilgili her türlü aktivite burada.
 photo DSC_0224_zps6486b1d6.jpg
 photo DSC_0226_zpsd8691d3d.jpg

 photo DSC_0229_zps0687d0cd.jpg

 photo DSC_0235_zps8ce0ce73.jpg

 photo DSC_0236_zps584fda50.jpg

Arabba çok şirin bir kayak merkezi, otelimiz Garni Serena beklediğimizden çok daha lüks, kapalı otoparkı, Wifi v.s. Odalardaki eşyalar tamamen masif, Tuvalet ve banyosu inanılmaz derecede kocaman, tam anlamıyla kayak müşterilerin rahatı düşünülerek yapılmış. Otelin konumu ise harika.
 photo DSC_0238_zps29abd232.jpg

 photo DSC_0239_zps5bbe2c35.jpg
 photo DSC_0241_zps2d8a0d28.jpg
 photo DSC_0242_zpsc91a1888.jpg
 photo DSC_0246_zpsc024c969.jpg
 photo DSC_0245_zps5642b21c.jpg
 photo DSC_0243_zps4d99db7d.jpg


Akşam yemeğimizi  odalardan birinde bir araya gelip yanımızdaki ton balıklı salata ile yapıyoruz. Öncesinde Pizza memleketinde pizzasız olmasın diye merkezde çok güzel çıtır iki tane büyük boy sarmısaklı pizza yaptırıyorum. Çok acıkmışız anında temizliyoruz masadakileri.

 photo DSC_0249_zpsbb15a7c7.jpg
 photo DSC_0251_zps30930929.jpg

Bu akşam 2014 Dünya kupası final maçı. Futbol ile ekipteki kimsenin çok alakası yok ama havayı solumak insan içine karışmak için açık hava bir yerde büyük ekran karşısında en arkalara oturup biralarımızı ve patateslerimizi söyleyip günün kritiğini yapıyoruz. 
 photo DSC_0250_zps9a533530.jpg

Ertesi günkü rotada yağmur nedeniyle ve siste stelvio tepesinin keyifli olmayacağını düşünerek ufak bir değişiklik yapıyoruz ve stelvio yu bir sonraki güne bırakıyoruz ama 2 önemli pass’ı ise garantiliyoruz. Artık gezinin kalan kısmında yağmur yok.


Arabba-Bormio

Bu günkü Rotamız 270 km, Geçeceğimiz Paslar Passo Pordoi (Solo  yalnıza ben), Gardena Pass, Mendel Pass, Tonale Pass, Gavia Pass.
Arabba Bormio arası planladığımız rotada yağmur ve sis ihtimali nedeniyle Stelviyo u ertesi gün daha erken saatlerde geçebilmek için değiştirdik ve Passo Gavia ve Passo Del Tonalle passlarını daha kolay yapılabilir hale getirdik.

Otelimizin konforlu oluşundan mıdır nedir benim dışımda herkes sallana sallana otelin keyfini çıkarıyor, espressolarını içiyorlardı. Bende yolumuzun tam tersi istikamette olan Passo Pordoi ye bi çıkıp geleyim dedim ve motorun tüm çantalarını çıkardım. Tüy gibi hafifledi motor. 
 photo DSC_0256_zps33ce7315.jpg
 photo DSC_0257_zps73eff342.jpg
 photo DSC_0259_zpsf471ef20.jpg

Yata kalka çok keyifli zirve yapıp geldiğimde herkes bahçede hazır kıta beni bekliyordu, hazırlanıp önce Passo Gardena, Bolzano ya çok bulaşmadan Passo Mendola, Passo Tonalle ve günün en güzel pası Passo Gavia.

Bolzano’da çok dikkatli olmak gerekiyor çünkü yolu GPS ile takip etmek güç. Sürdüğünüz yolun üzerinde başka bir yol olduğundan GPS in hangisini gösterdiğini anlamak zor. Ama hiç hata yapmadan merkeze girmeden atlatıyoruz burayı.

 photo DSC_0267_zps37830858.jpg
 photo DSC_0268_zps25c171b0.jpg
 photo DSC_0269_zps64e4f522.jpg

 photo DSC_0276_zps2db31ad4.jpg
 photo DSC_0278_zps07d2a9e8.jpg
 photo DSC_0279_zps3650732e.jpg
 photo DSC_0282_zpsb5b06e18.jpg

Passo del Tonale geçişinde muhteşem manzaralı bir öğle yemeği yiyoruz. Menü yine Ton-Pilaki-Salata ve Beypazarı kurusu.
 photo DSC_0284_zps26b2014c.jpg
 photo DSC_0285_zps74124570.jpg
 photo DSC_0287_zpsc079d07f.jpg
 photo DSC_0288_zpsd191fe3b.jpg

Passo Gavia muhteşem, yol çok dar ve diğer geçitlerde olduğu gibi kaliteli bir zemin yok. Virajları dönerken duracak kadar yavaşlayıp, kafayı uzatıp gelen yoksa devam ediyoruz yoksa iki aracın yan yana geçmesi için karşılıklı anlaşmaları gerekir.
 photo DSC_0290_zps80ff4ba7.jpg
 photo DSC_0291_zpsb3e03c6e.jpg
 photo DSC_0294_zps35bd324e.jpg
 photo DSC_0295_zps94bc4ed0.jpg


Yol o kadar dar ki durupta fotoğraf bile çekemiyoruz. Sadece 2 noktada geniş bir viraj bulup fotograflayabiliryoruz muhteşem manzarayı.
 photo DSC_0299_zps6dd441ad.jpg
 photo DSC_0306_zps317daea1.jpg
 photo DSC_0309_zpsd9c08ecb.jpg

Günün son pasını da geçtikten sonra Bormio’nun içinden geçip 13 km şehir dışındaki otelimizin olduğu daha küçük yerleşim bölgesine gidiyoruz.


İtalyan bayan bizi kapıda karşılıyor. Google translate ile yarı İtalyanca yarı İngilizce anlaşmaya çalışırken bize espresso yapmayı da ihmal etmiyor. Sonrasında süper karlı dağ manzarasında bira ve cipsimizi de verince süper bir keyif yaşıyoruz. 
 photo DSC_0310_zps091bf7a0.jpg

Artık eşlerimiz iyice yorulmaya başladı, soğuk havanında etkisiyle gelir gelmez yanan kaloriferlere yapıştılar ve kendilerini direkt sıcak duşun altına sonrada ısınmak için yorgan altına girdiler…..
 photo DSC_0316_zps53e860b2.jpg

Bormio-Como

Bu günkü Rotamız 290 km, Geçeceğimiz Paslar Stelvio, Umbrail Pass, Albula Pass ve Splügen Pass.
İşte büyük gün geldi artık. Stelvio günün ilk pası, keyifle tırmanıyoruz. 
 photo DSC_0318_zpsf1c80c43.jpg


Zirvede diğer zirvelere göre çok daha fazla kar karşılıyor bizi. Biz gelmeden 3 gün önce taze kar yağmış öğlene kadar yoldaki kar erimemişti, ama bu gün hava mükemmel zirvede tadını çıkarıyoruz Stelvionun. 
 photo DSC_0346_zps42569b83.jpg

 photo DSC_0320_zps531e66cb.jpg
 photo DSC_0334_zps2a9b470a.jpg
 photo DSC_0338_zps9ad0dc66.jpg

Yolumuz stelvio sonrasında Como olacağından inişi yapamayacaktık ama “B” planımız hazırdı, eşlerimizi ve çantaları zirvede bırakıp Stelviyonun diğer tarafından ilk viraja kadar inip tekrar tırmanacaktır. Sadece Tümer Eşi ile inmeyi tercih etti. Biz ise motorların ve lastiklerin sınırlarını bir kez daha rahat test etme fırsatını bulduk.
 photo DSC_0339_zps7c3eea2c.jpg
 photo DSC_0341_zps2023a141.jpg
 photo DSC_0342_zps3a101c5b.jpg
 photo DSC_0343_zpscd892509.jpg

Stelvio hafta içi olmasına rağmen inanılmaz kalabalık, her yaştan insan var burada, motorlu, Bisikletli herkes burada sanki.
 photo DSC_0344_zps2a1afde6.jpg



Stelvio sonrasında Umbrail pastan geçiyoruz, Tümer’in motor çok mu benzin harcıyo bilmiyoruz ama arkamızda birden kayboluyor. Bizde manzaranın tadını çıkardığını düşünüyoruz fakat benzini bittiğini sonradan öğreniyoruz. Arkadan gelen ikili ekibimiz Zeki ve Gültekin yardımcı oluyorlar, motorlardaki hortumlardan birini söküp benzin takviyesi olayı…..
 photo DSC_0348_zps0f7b60f5.jpg
 photo DSC_0349_zpsbc369fcb.jpg

Sonrasında Albula pası da geçtikten sonra İtalyaya girmeden marketten eksiklerimizi tamamlıyoruz. Sonrasında yine çok güzel passlardan biri olan Splügen pass a doğru tırmanışa geçtiğimiz sırada Ducati Multi stradalı 8-10 motor grubu bizi geçiyor ama bizde o sıra gaza gelip takılıyoruz peşlerine, hadi ben basıyorum Tümere ne oluyor sürekli oda arkamda, bir taraftan Fatoş arkadan dürtüyor beni yeter artık diye ama mümkün değil duramıyorum, en sondaki multili arkadaşta artık pes ediyor ve işaret ederek geç artık deyip sağa çekiliyor, ama yapmıyorum öyle bir şey arkadaşlarından ayrı kalmasın diye. Bu arada zırt diye zirveye tırmanmış oluyoruz splügein keyfini süremiyoruz. Şimdi iniş zamanı yine hiç durmadan devam ediyoruz fakat bu seferde küçük bir GPS okuma hatası ile splügenin en güzel kaya tünelleri ile iniş bölgesini kaçırıp başka bir yerden aşağıya inmiş bulunuyorum. Artık biradaki sefere diyelim de tekrar gelmek için bir sebep olsun.
Como ne kadar uzakmış öyle, sürekli ışıklarda durmaktan artık sıkılıyorum ve bir miktar kaldırımdan devam ediyorum. Como gölü kuzey tarafında göle sıfır bir yerde mola verip aldıklarımızı tüketiyoruz. Sonrasında ise direkt olarak Otelimize hedefliyoruz kendimizi. Gölün batı tarafından inen yol çok dar ve villa duvarları arasından geçiyor ve çok fazla tünele girip çıkıyoruz. Çok sevimli bir yol sayılmaz, hız sınırı var ama motorlu olarak tek dikkat eden biziz galiba….
Sonunda gezimizin en berbat otelindeyiz, Restorante Valletina. 2 geceyi de burada kalacak olmamız can sıkıcı. Sadece yatma amacıyla kullanacağımız tesellisiyle yerleşiyoruz otelimize.
Ertesi gün tren yolculuğu mu yoksa motorla mı gidelim kararını vermek için biraz araştırma ve havanında sıcak olması nedeniyle treni tercih ediyoruz. Akşam yürüyerek İsviçre’ye geçiyoruz. Birçok yerde sınırlar kalkmış olmasına rağmen burada sembolik bir kapı var ve polisler sen geçerken hafif kafa sallayıp seni gördüm tamam devam et diyerek kapı geçişlerini kontrol altında tutuyorlar….
İki adım sonra inanılmaz şekilde herşey değişiyor, İsviçre kaldırımları, binaları mağazalar v.s. çok farklı İtalya’ya göre. Dağları ve Köyleri bile kartpostal gibi İşviçre’nin…..İki ülke arasındaki fark sınır olmasa bile çok bariz fark edilebiliyor….

Como-Milano  (Motorsuz)

Hanımlara ikinci şehir olarak Milanoyu gezdiriyoruz. Bu gün bizim dinlenme günümüz, motorsuz günümüz. Biz aslında pek tercih etmeyiz bu tür bir dinlenmeyi ama eşlerimiz için şart bizde katlanıyoruz…..
Milano’ya motor yerine tren ile gitmeye karar veriyoruz. İsviçre sınırları içindeki Chassio tren istasyonunda bilet veren otomatik makinalarda Milano için bilet fiyatının bu kadar pahalı olduğuna anlam veremiyoruz, ta ki trende biletlerimizi görevliye kontrol ettirene kadar. Görevli bize bu biletin daha hızlı ve sadece 3 istasyon da duran tren için olduğunu söyleyince en pahalı bilet ile en ucuz trende yolculuk ettiğimizi ancak anlıyoruz. Her ülkenin toplu taşıma sistemini 3-5 dk içinde çözmek her zaman mümkün olmuyor.
Milano da görülebilecek en önemli yapıtlardan bir Duomo kadetrali. Gerçekten harika görünüyor. Sonrasında hemen karşı caddesinden direkt ulaşılabilen kalesi var. Birde Leonardo’nun orijinal “The Last Supper” resminin sergilendiği kilise var ki günler öncesinde randevu almanız gerekiyor ve fiyatı da epeyce tuzlu….

 photo DSC_0355_zps00f0af50.jpg

Bu da Milano Mazalı...Biraz sanat yapayım dedim....
 photo DSC_0351_zps1fdb353d.jpg

Milano’dan sonra geri dönüp günün yarısını Como gölünde geçirmek üzere trenle aynı yolu geri geliyoruz. Como sakin ve keyifli bir bölge. Göl kenarında biraz yürüyüş sonrasında Çimlerde güneşlenen gençlerin arasında bir yer bulup bizde yayılıyoruz. Göl içinde uçakların inip kalkacağı bir su pisti var. Deniz uçaklarını seyretmekte ayrı bir keyifmiş. 
 photo DSC_0356_zps472e4d58.jpg

Gölün sakin ve temiz suyunun cazibesine çok fazla dayanamayıp dalıyorum suya.  Biraz yüzdükten sonra hep beraber bir markete girip deniz  ürünlü karışık salata, kırmızı şarap, birkaç değişik peynir ve fırından yeni çıkmış ekmek ile bu günkü piknik menümüzü tamamlamış oluyoruz. Alpleri çevreleyen ülkelerde sebze meyve çok pahalı, su yerine şarap içmek çok daha hesaplı. 99 cent e 1 Lt karton kutuda çok harika kırmızı şarap almak mümkün…..Karadenizli ve bir fındık üreticisi olarak iç fındık fiyatının 57 Euro olduğunu görünce dudaklarımız uçukluyor….TR de ise iç fındık kg fiyatları 20 TL civarında olduğu düşünülünce biz üreticiler olarak ne kadar fazla sömürüldüğümüzü hissedebiliyorum.
Göle karşı çimlerin üzerine yayılıp aldığımız her şeyi silip süpürüyoruz. Çok keyifli bir piknik ve 1.5 lt şarap içtikten sonra ağzımız kulaklarımızda, güneşi batırıp ayrılıyoruz Como’dan. Bir istasyon mesafede Otelimizin olduğu sınır bölgesi olan Chassio’ya  geçiyoruz.
Ertesi gün sabah erken kahvaltıda buluşma sözü alıp geç saatte odalarımıza geçiyoruz. Bu arada Zeki-Gültekin ekibi için bulduğum otel çok daha konforlu ve Como merkezinde (Recidance Diyaz). Zeki ve Eşi Nimet Lecco’da göle girmeyi tercih ederken Gültekin ve eşi Gülcan da bizim ekip gibi Milano’yu tercih etmişler. Sonuçta herkes için tam bir motorsuz rest day oldu.

Como-Hasliberg

Como-Hasliberg arası 220 km. Geçeceğimiz Passlar, Gotthart Pass , Furka Pass , Grimsell Pass var ki hepsi birbirinden harika.
Yol üzerinde Lugano içinden geçip gitmek istiyoruz. Sabahın erken saatlerinde geçtiğimizden Lugano çok sessiz ve sakin bir yer izlenimi veriyor bize. Küçük şirin bir cafede Espressolarımızı yudumladıktan ve biraz dinlendikten sonra yolumuza devam ediyoruz. İsviçre’de her yerde Euro ile ödeme yapabiliyorsunuz fakat para üstü Frank olarak veriliyor. Ve bir çok yerde Frank=Euro olarak çeviriyorlar ve bu durumda siz zararlı çıkıyorsunuz o yüzden en güzeli bir miktar frank nakit bulundurmak.

Gotthart Pass ı kaçırmamak için yeni yapılan yola girmemek ve tünellerden geçmemek gerekiyor. Bu pass hem yeni hem de eski Arnavut kaldırımlı yoldan geçmek mümkün. Ama tercihiniz eski yol olmalı. Çok dikkat etmeme rağmen son anda yolu kaçırıp tekrar geri dönüyorum. Eski yol gerçekten muhteşem. Zeki bizden sonra geçtiğinden aynı hataya düşüp yolu kaçırmış geri de dönmemiş eski yolu seyrederek çıkmış zirveye.
 photo DSC_0357_zps5e916ea2.jpg
 photo DSC_0358_zpsad5ca18a.jpg
 photo DSC_0359_zpsb3e2bc5b.jpg
 photo DSC_0364_zps52e54ffb.jpg
 photo DSC_0370_zps4777fdfb.jpg

Bir çok zirvede olduğu gibi bu zirvede de çok harika bir göl var. Çok kısa manzaranın keyfini çıkarıp inişe geçiyoruz. İnişteki vadi ve ortasından geçen dere büyülüyor bizi dayanamayıp dere kenarına iniyoruz. Biraz yürüyüş yapıp dere ile oyalandıktan sonra Furka Pass a doğru yola çıkıyoruz. 
 photo DSC_0372_zpsab592ab3.jpg
 photo DSC_0373_zpsfb3f2212.jpg
 photo DSC_0375_zps296275a2.jpg
 photo DSC_0376_zps22f1fdc0.jpg
 photo DSC_0377_zpsad5957aa.jpg
 photo DSC_0381_zpsdc28440e.jpg

Furka Pass yolu çok keskin virajları olmayan daha düz ve görüşü çok geniş olan muhteşem manzaralı bir zirve. 
 photo DSC_0382_zps673e6537.jpg
 photo DSC_0383_zps5860f19c.jpg
 photo DSC_0384_zpsefcd22a1.jpg

Çıkışta James Bond filminin çekildiği bir nokta olduğunu fark ediyoruz. Bir tabela ile filmin orada çekildiği sahne fotoğrafı ve bir açıklayıcı yazı ile tabela konmuş. Buraya da James Bond Str. Adı verilmiş. 
 photo DSC_0385_zps0283e54e.jpg
 photo DSC_0386_zps308657fd.jpg
 photo DSC_0388_zpsff9c6f5a.jpg
 photo DSC_0387_zps3b94ffd2.jpg

007 Fatoş:-))))
 photo DSC_0389_zps86283cab.jpg

Furka Pas sın inişi ise muhteşem manzaralı bir yol. Zirve sonrasında direkt olarak durup uzun uzun manzaraya hayran kalıyoruz. Bu bölgeler kesinlikle trekking yapılabilecek çok daha uzun süreli kalınabilecek muhteşem bölgeler. Furkadan baktığınızda dağların zirveleri ve ilerideki Grimsel Pass çıkışını çok net görebiliyorsunuz.  
 photo DSC_0390_zps4b893601.jpg
 photo DSC_0393_zpsee7d518a.jpg
 photo DSC_0394_zps1f98cf68.jpg
 photo DSC_0395_zps776bece3.jpg
 photo DSC_0397_zps9874d33e.jpg
 photo DSC_0398_zps433cb0fb.jpg
 photo DSC_0401_zpsbdec0051.jpg

Furka-Grimsel arası inanılmaz keyifli bir yol. Grimsel in tepesinde daha fazla kalabilmek için öğle yemeğimizi burada almaya karar veriyoruz. Sularımızı eriyen kar sularından dolduruyoruz, her taraf kartpostal güzelliğinde, bu zirvede karavanla kalmak için geniş park yerleri mevcut ayrıca Grimsell trekking çiler içinde önemli bir yer olsa gerek. Her tarafta kayaların tepelerine tırmanılabilen küçük patikalar, bazı yerlerde çelikten korkuluklar olduğunu fark ediyorum.

 photo DSC_0405_zps4d728868.jpg
 photo DSC_0408_zpsac9dc1fc.jpg
 photo DSC_0407_zpscac8d799.jpg
 photo DSC_0410_zps5daf9be1.jpg
 photo DSC_0411_zps74f1ac0b.jpg
 photo DSC_0412_zps58925a06.jpg

Girmsell sonrasında artık otelimizin olduğu İsviçrenin en önemli kayak merkezlerinden biri olan Hasliberg’e doğru yola çıkıyoruz. 
 photo DSC_0413_zps9c245475.jpg


Hasliberg kalmak için ideal bir yer, çok sakin bir kasaba ama Kayak sezonunda çok kalabalık olduğunu motorları bırakabileceğimiz 2m lik bile bedava park alanı olmadığını fark ediyoruz. Burada her ev masallardaki kadar güzel, akşam çok yorgun olmayanlarla birlikte otelin arka tarafından kasabanın zirvesine doğru yürüyüşe geçiyoruz, inanılmaz karlı-Buzul lu dağ manzaralı eşliğinde gözlerimizi alamıyoruz. Zirvede boş eski bir ahşap ev bulup bahçesinde Şarap içip geyik kapıyoruz, karşımızda karlı tepeler muhteşem.
 photo DSC_0414_zps0d65838a.jpg
 photo DSC_0416_zps10dded9a.jpg
 photo DSC_0417_zpse570939a.jpg


Hasliberg-Zürih

Yolumuz 166 km ve yol üzerindeki tek pass Susten Pass ve muhteşem göl manzaralı bir yol var. Bu günkü yolumuz çok kısa olduğundan Zürih’i geçip 50 km kuzeydeki  RehinFall şelalesine gidip sonra Zürih’e dönmeyi planlıyoruz.
 photo DSC_0419_zpsc66f7e8d.jpg

Zürih yine eşlerimiz için düşündüğümüz bir ara nokta. Erken saatlerde direkt otelimize yerleşip yürüyerek gölün girişindeki merkeze yürüyoruz. Yol üzerindeki çok eski bir çikolata dükkanına uğrayıp kaliteli İsviçre çikolatası tadıyoruz.  Herkes göl kenarında, bazı kafeler den direkt olarak suya girebiliyorsunuz. Nehir etrafındaki yeşil parklarda sere serpe güneşlenen piknik yapan geçlerin tek serinledikleri nokta burası.  Gece geç saatlerde göl kenarındaki merdivenlerde sokak müziği yapan harika bir sesi olan genç arkadaşı marketten aldığımız biraları yudumlarken dinliyoruz. Ertesi gün İsviçre yi terk edeceğimizden cebimizdeki tüm bozuklukları bahşiş olarak toparlayıp atıyoruz gitar kutusuna. Burası işviçre’nin tam merkezi ve gece ışıkları ile harika bir görüntüye kavuşuyor.
 photo DSC_0420_zps10247f4a.jpg
 photo DSC_0422_zpsacc900ff.jpg

Zürih öncesi Avrupanın niyagarası olarak bilinen RheinFall

 photo DSC_0428_zps967142e7.jpg
 photo DSC_0430_zps009aee18.jpg
 photo DSC_0436_zpscb401f28.jpg
 photo DSC_0437_zpsb1cf6b9e.jpg
 photo DSC_0440_zps760be025.jpg
 photo DSC_0458_zps3d227913.jpg

 photo DSC_0462_zps17fa5c72.jpg


Otelimize döndüğümüzde (Senatör Otel) ise gece hayatının tam merkezinde bir yerde otel bulduğumuzu fark ediyorum. Zürih’te gece hayatının en renkli olduğu cadde LangStrasse.
 photo DSC_0463_zps72e71057.jpg

Zürih-Münih

Gezimizin son motorlu günü 260km. Eşlerimizi direkt olarak Münihteki OstBahnhoff yakınındaki otele yerleştirip Landshut a devam edeceğiz.
Dönüş yolculuğunda otoban kartlarımız olmadığından Almanya sınırına kadar otobandan gitmeme kararı alıyoruz. İsviçre kasabalarından harika manzaralı yollardan geçerek ilerliyoruz. Tarlalarda çalışan insan manzaraları gerçekten alışılmış değil. Bize göre Plaj kıyafeti ile tarlalarda çalışan, traktör, iş makinası kullanan genç kızlar, lüks jeep lerle tarlada saman taşıyanlar v.s. Burası gerçekten zengin bir ülke, Zürih merkezde taksi olarak Porche Cayenne kullanılması bizi bitirmişti. Ne de olsa kışları sert geçiyor taksilerin 4X4 olması şart…..
Sonunda Alman otobanındayız, bedava ve hız sınırı olmayan  otoban keyfi ile hiç çıkmadığımız hızlara çıkıyoruz. Artık sıcak bizi çok rahatsız etmeye başlıyor, bir an önce otelimize varmak istiyoruz. Zirvelerin kıymetini şimdi anlıyoruz. Almanya’nın her şehrinde şu bitmek bilmeyen alt yapı, yol çalışmaları Münih te de bir hayli fazla. Otelimizin dibine kadar gelmemize rağmen GPS in gösterdiği rotayı 3 kez değiştirmek zorunda kaldım, dördüncü kez dayanamayıp kaldırımdan geçerek otele ulaşabildim. 2 ay önce Belin’deydim ve Parlamento binasından Doğu berlin tarafına baktığınızda neredeyse her 200m de bir viç olması kentin yeniden inşaa edildiğini gösteriyor. Savaştaki hasarlar Avrupa mantığı ile hala tamir edilememiş.  Aklıma monstar geldi, zengin ülke fakir ülke ayrımı burada öne çıkıyor, monstar köprüsü arka sokağındaki muhteşem tarihi binalar delik deşik olarak restorasyon bekliyor.
Sonunda Otelimiz Aurbaher’deyiz. Otel arka bahçesi mükemmel ama buranın ne yazık ki keyfini çıkartamayacağız. Uçağımız çok erken saatte olduğundan oteli sabah 6 gibi terk etmek zorundayız.
Eşlerimizi otele yerleştirip direkt olarak Landshut’a gitmek üzere yola çıkıyoruz. Gezi boyunca motorları değiştirme fırsatı bulamadığımızdan otobana çıkar çıkmaz durup motor değiştirmek isteyip istemediklerini soruyorum, herkes çok yorgun ama bu fikre hayır demiyor. İlk olarak Honda CrossTourer 1200  ü deniyorum. İnanılmaz bir motor, daha önce 1200 GS’e de binmiştim ama bu faklı, Racing bir makine seriliğinde bir Enduro. İnanılmaz bir güç var bu motorda. Daha sonra ise CBF 1000 e biniyorum ama beni çok çekmiyor, sürüş pozisyonu bana göre değil, çok yatmak zorunda kalıyorsun ve gidonu endurodan sonra çok dar geliyor bana. Kendi motorum olan Crossrunner ise aslında bu tip geziler ve artçılı seyehatlar için ideal. Çok alıştım bu motora. Bu tip motorlarda ABS olmazsa olmaz, bir çok kez yağmurda sert fren yapmak zorunda kaldım ki kendi kullandığım Tenere de bunu yapmam mümkün değil. Döndüğümde motoruma nasıl alışacam bilmiyorum.
Hermann yine bizi güler yüzlü karşılıyor, motorlara bakmıyor bile, vuruk kırık varmı diye, direkt olarak soda ikram ediyor, duş alabilmemiz için yer gösteriyor, depolar dolu mu boş mu diye bile bakmıyor.
Yine hiç sorun olmadan anahtarlarımızı bırakıp, kıyafetlerimizi değiştirip geldiğimiz gibi geri dönüyoruz çek çekli çantalarımızla. Keşke biraz daha uzun olsaydı, tur sırasında hiç bitmeyecek gibi gezerken birden bire boşluğa düştük, çok alışmıştık iyi gidiyordu sorunsuz, çok hızlı geçti beya….