11-20 Temmuz 2014 tarihleri arasında planladığımız 9 günlük Alp turumuzu hiçbir problem yaşamadan tamamladık.
Muhteşem bir tur oldu. Muhteşem manzaralar, kasabalar, evler, virajlar kendimizi alamadık dağların zirvesinden her anı kartpostal gibiydi.. Sık sık durup kaskı çıkarmaktan hiç üşenmedim. Virajı görüp gaz açmaktan manzaraya bakmak için fren yapmaktan manyağa döndük. Zirvelerde donduk aşağıya indik gölde yüzdük. Bir kez daha gitmek şart oldu.....
Alp geçitleri motor kullanan ve doğayı sevenlerin yapması gereken bir rota. Eğer zamanınız çoksa bisikleti tercih edin yoksa bizim gibi motoru, eğer motor kullanamam ama bisikleti de tercih etmem derseniz üstü açık spor bir araba ile süper olur, biz yaşlanınca öyle yapacağız:-)))
Toplam Maliyetimiz....2.200 Euro (iki kişi bir motor)...
ALPLER 2014 | Gerçekleşen € | |
Maliyet | ||
Benzin Masrafı (Alpler) | 150 € | |
Konaklama Masrafı (Alpler) | 750 € | |
Yeme-İçme Masrafı (Alpler) | 360 € | |
Otoban-Yol Giderleri Masrafı (Alpler) | 24 € | |
GreenCard-Sigorta v.s | 50 € | |
Motor Kirası | 600 € | |
Ucak Biletleri | 280 € | |
TOPLAM Maliyet | 2.214 € |
Toplam maliyet 2 kişi için gayet makul. Otellerimizin çoğu oda kahvaltıydı ve öğlen yemeklerini geçitlerin zirvelerinde yanımızda getirdiğimiz ton balığı, pilaki ve marketten aldığımız ilavelerle geçiştirip akşamları ise bazen kaldığımız yerlerdeki farklı tatları deneyerek geçirdiğimizden ilave çok yüksek yemek masraflarımız olmadı.
Avrupa'da demir yolu ağı çok gelişmiş olduğundan Motorları kiraladığımız Landshut'a gidiş ve geliş hiç sorun olmadı. İlk gün fazla vaktimiz olduğundan Münih merkezde kalmayı tercih etmiştik ama Landshut'ta bir gece konaklanabilecek güzel bir yermiş son gün merkezdeki festival aklımda çok değişik bir fotografını bıraktı Landshut'un.
Motorları Kiraladığımız Motowelt (http://www.motowelt.de) ve tabiki Hermann süper bir seçim olmuş. Her konuda inanılmaz yardımcı oldu. Motorları tüm prosedürleri hallederek kahvelerimizi yudumlarken çok kısa sürede teslim aldık. Giyinmemiz bile daha uzun sürmüştü. 5 motor kiraladığımız için Hermann bize 1 adet GPS i ücretsiz verdi. Motorlarda standart 3 adet yüksek hacimli (yan çantalar min 46lt Topcase 52lt) Givi çantalar vardı. İsteyene de ücretsiz depo üstü çantası ilave etti. Kısacası Hermann bundan sonra bize bu konuda Dermann.....
Otellerimizin (Otel Rezervasyonları Bölümünden bakabilirsiniz) Como daki Restorante Valletina olanı hariç diğerlerinin tamamı mükemmeldi. Aile ile kalınabilecek ama tek kişi için fazla lüks sayılabilecek otellerdi. Tek kişi gitmiş olsaydım çok daha uygun otellerde kalabilirdim. Münih merkezdeki iki otelimizde seyahatin başlangıç be bitişi için mükemmel konumdalardı.
Rotamız ise tam anlamıyla mükemmeldi. Çok fazla araştırarak ve daha öncei raporları derleyerek hazırladığım rota artçılı (eşli) yolculuklarda kullanılabilecek bir rotadır. Günlük ortalama 250-300km yol 2-3 Pass ile tamamladık. Rota içerisinde 3 büyük şehir gezisi de vardı ve eşlerimiz için çok anlamlı oldu. Daha önceki gezi planlarımda hep eleştiri aldığım gezi ortasında Rest Day vardı, herkes bir günü motorsuz geçirmiş oldu, kıçlarımız biraz soğudu. Tüm önemli Pass lar geçilmiş oldu. Ama bu rota tek kişilik geziler için pass sayısı ve yapılan günlük km arttırılabilir. Rest day de iptal edilirse aynı tur 3 gün kısaltılarak çok rahat yapılabilir.
İstanbul-Münih
Landshut-Zell Am See
Zell Am See-Arabba
Arabba-Bormio
Bormio-Como
Como-Milano (Motorsuz)
Como-Hasliberg
Hasliberg-Zürih
Zürih-Münih
Otellerimizin (Otel Rezervasyonları Bölümünden bakabilirsiniz) Como daki Restorante Valletina olanı hariç diğerlerinin tamamı mükemmeldi. Aile ile kalınabilecek ama tek kişi için fazla lüks sayılabilecek otellerdi. Tek kişi gitmiş olsaydım çok daha uygun otellerde kalabilirdim. Münih merkezdeki iki otelimizde seyahatin başlangıç be bitişi için mükemmel konumdalardı.
Rotamız ise tam anlamıyla mükemmeldi. Çok fazla araştırarak ve daha öncei raporları derleyerek hazırladığım rota artçılı (eşli) yolculuklarda kullanılabilecek bir rotadır. Günlük ortalama 250-300km yol 2-3 Pass ile tamamladık. Rota içerisinde 3 büyük şehir gezisi de vardı ve eşlerimiz için çok anlamlı oldu. Daha önceki gezi planlarımda hep eleştiri aldığım gezi ortasında Rest Day vardı, herkes bir günü motorsuz geçirmiş oldu, kıçlarımız biraz soğudu. Tüm önemli Pass lar geçilmiş oldu. Ama bu rota tek kişilik geziler için pass sayısı ve yapılan günlük km arttırılabilir. Rest day de iptal edilirse aynı tur 3 gün kısaltılarak çok rahat yapılabilir.
İstanbul-Münih
Münih uçağımız Atatürk Hava limanından kalkacağından Hava limanına
Otobüs+Metro ile ulaşım çok kolay oldu.
Yurtdışı uçuşlarda 2 saat önce havalimanında olma zorunluluğunu lounge ta keyifli vakit geçirmek için bir fırsat.
10 kişilik bir grup böyle bir seyahat için oldukça kalabalık, kendimi tur rehberi olarak hissettiğim anlarda “Arkadaşlar Bu Tarafa….” Edalarıyla sesleniyorum gruba….
Yurtdışı uçuşlarda 2 saat önce havalimanında olma zorunluluğunu lounge ta keyifli vakit geçirmek için bir fırsat.
10 kişilik bir grup böyle bir seyahat için oldukça kalabalık, kendimi tur rehberi olarak hissettiğim anlarda “Arkadaşlar Bu Tarafa….” Edalarıyla sesleniyorum gruba….
Yurt dışı haraçlarımız olan 15 TL leride verdikten sonra Uçaktayız.
Uçak boş olduğundan check in yapan bayan bizi 3 lü koltuklara ikili olarak
yerleştirdi. Bizde yayıla yayıla seyahat ettik Lufthansa ile. Harika bir
yolculuk sonrasında Münih’teyiz Havalimanı-Otel-Landshut bağlantıları daha
önceden ayarlandığından taksi bile kullanmadan Hava limanı-Metro sonrasında
yürüyerek ilk otelimiz Dolomitteyiz. Hızlı bir şekilde giriş yapıp eşyalarımızı
yerleştirdikten sonra atıyoruz kendimizi Münih’in bira bahçelerine….”October
Fest” bira festivalinin olduğu şehir burası…her türlüsünü deniyoruz biranın……
Ekibi Hint yemekleri konusunda biraz iştahlandırıp acıkınca da en yakın
Hint lokantasına atıyoruz kendimizi “Garam Masala”…her şeyden azar azar söylüyoruz, ama ortaya, yemekler geldiğinde
kimse kimseyle konuşmak bile istemiyor yumuluyoruz…...
Landshut-Zell Am See
Bu günkü Rotamız 244 km,
Eşlerimizi otelde bırakıp trenle Landshut a motorlarımızı almaya
gidiyoruz. Almanya’da otobüs-Tranvay-Tren v.s tüm ulaşım aynı bilet ile
sağlanabiliyor. Turistler için uygun bilet şeçenekleri var. Ayrıca eğer
kalabalık bir grupsanız 6 ve daha fazla mutlaka grup bileti alın tek bilete
göre çok ama çok hesaplı oluyor.
Tren istasyonu ile Hermann’ın ofisi yürüme mesafesinde. Hermann
işlemlerimizi çok hızlı bir şekilde halledip sorunsuz tüm motorları teslim ediyor.
Motorların bakımı yapılmış ve çok iyi durumda olmaları kafamızdaki birçok soru
işaretini ortadan kaldırıyor. İlk 2 gün yağmurlu olacağından lastikler bizim
için çok önemliydi. Crosstourer’daki lastikler sıfır diğerleri ise 3-4 bin km
lik gayet iyi durumdaydılar.
Hermann tarafından çekilen toplu fotoğraf sonrasında artık yoldayız,
Landshut u çıkar çıkmaz otobanda yağmur yakalıyor bizi. Münih merkeze kadar
yağmurlu gidiyoruz ama yollar o kadar temiz ki vizörlerimiz, üstümüz ve
motorumuz tertemiz. Aynı durum TR de olsa ilk benzinlikte jet ile komple dıştan
yıkanmak gerekirdi. Tam 4 saat sonra tekrar otelimizin önündeyiz, eşlerimiz
check-out yaptırmış ve kıyafetlerini giymiş hazır kıta olarak bizleri
bekliyorlar. Onlara ilk gün için sıkıcı toplamda 80km motorlu 80km de tren
yolculuğu yaptırmak istemedik, sabah kalkıp kahvaltılarını yapıp etrafı biraz
daha dolaşma fırsatı yakalamış oldular, bizde bu arada motorlarımıza adapte
olma fırsatı bulduk.
Zell am See Salzburg yolu üzerinde olduğundan otoban çok kalabalıktı ve
ara ara yağmur yiyorduk. Herkes arabası üzerinde kanolar bisikletler,
karavanlılar, römorklar ağzına kadar dolu vaziyette seyahat ediyorlar belli ki
günübirlik değil hafta sonu komple dışarda bunlar. Biz Türk’üz ama Alman
otobanında emniyet şeridine girmek olmaz, emniyet şeridi de bizimkiler gibi
patika yol genişliğinde falan değil iki otomobil yan yana durabilirJ…Hollanda
plakalı bir motorun emniyet şeridinden yanımızdan hıza geçtiğini görünce
dayanamadım ve bende daldım. Burası daha güvenli.
Salzburg’a çok az kala, Rosenheim’den yönümüzü güneye Zell Am See ye
çeviriyoruz çok şirin kasabalardan geçiyoruz, bu arada Avusturya sınırını da
geçiyoruz. Küçük bir tabela ile hoşgeldiniz yazıyor o kadar, GPS im olmasa fark
edilmesi çok güç.
Otelimiz Zell Am See çıkışında Grossglockner yolu üzerinde fursh
bölgesinde. Süper manzaralı harika bir
yer burası. Otelimize yerleşip iki alternatiften birini tercih etmek
durumdayız. Kaprun Kaplıcalarına mı gidelim yoksa Merkeze göl çevresinde mi
dolaşalım? Biz gölü tercih ediyoruz. Festivale denk geliyoruz ama daha sakin
göl manzarası ve kasaba içinde kısa bir yürüyüş çok daha cazip geliyor bize.
Artık gezi sonuna kadar şarap anavatanlarından geçeceğimiz için her fırsatta
meyve suyu gibi şarap içmeyi tercih ediyoruz ayrıca sudan da ucuz…
Zell Am See-Arabba
Bu günkü Rotamız 195 km, Geçeceğimiz Geçitler ise GrossGlockner, Passo
Falzarego
Sabah kahvaltısı beklediğimizi üzerinde dolu geliyor. Birkaç çeşit
peynir, çay-Kahve-süt, tereyağı ve yoğurt çok iyi. Nutella olmazsa olmazı
kahvaltımızın. Bir miktar domuz yağı var mıydı hangisindeydi muhabbeti dönüyor
ama çok ta hızımızı kesmiyor. Motorları full ettikten sonra gezinin en
önemli ve Alplerin en yüksek noktasında
siz olması biraz moralimizi bozuyor. Yağmurluklarımızı giyiyoruz. Tümer bu
konuda biraz cimri davrandığından sanayiden aldığı 10 TL lik yağmurluğunu
üzerine göre kesip biçiyoruz ama gene olmuyor zirveye varmadan paramparça
oluyor kalanı da striptiz edasıyla parçalıyor üzerinde….Arkadaşım, motorda
motor yağmurluğu, bisiklette bisiklet yağmurluğu, yürüyüşlerde ise çok daha
farklı olur hepsinin yeri ayrıdır, bu kadar fazla yol tecrübesine bu yaklaşım
olmamış Tümer.
Zirvedeyiz ve kendimizi harika hissediyoruz, yağmura, sise ve soğuğa
rağmen herkes gülüyor. Kimse kaskını bile çıkarmıyor, daha çok eşlerimiz, kaloriferli
bir yer bakıyorlar hiç olmazsa içeride kask takmayın….
Bizde İsa’nın önünde dağlara doğru bakıp huzur buluyoruz.
Tam ayrılmaya yakın sis dağılmaya başlıyor birkaç poz yakalıyoruz ama
zirveleri net göremiyoruz.
Buzulun olduğu bölgeye giriyoruz. Burası inanılmaz kalabalık. Treeking
yarışı varmış. Alplerde ne olabilir ki başka, doğa ile ilgili her türlü
aktivite burada.
Arabba çok şirin bir kayak merkezi, otelimiz Garni Serena
beklediğimizden çok daha lüks, kapalı otoparkı, Wifi v.s. Odalardaki eşyalar
tamamen masif, Tuvalet ve banyosu inanılmaz derecede kocaman, tam anlamıyla
kayak müşterilerin rahatı düşünülerek yapılmış. Otelin konumu ise harika.
Akşam yemeğimizi odalardan
birinde bir araya gelip yanımızdaki ton balıklı salata ile yapıyoruz. Öncesinde
Pizza memleketinde pizzasız olmasın diye merkezde çok güzel çıtır iki tane
büyük boy sarmısaklı pizza yaptırıyorum. Çok acıkmışız anında temizliyoruz
masadakileri.
Bu akşam 2014 Dünya kupası final maçı. Futbol ile ekipteki kimsenin çok
alakası yok ama havayı solumak insan içine karışmak için açık hava bir yerde
büyük ekran karşısında en arkalara oturup biralarımızı ve patateslerimizi
söyleyip günün kritiğini yapıyoruz.
Ertesi günkü rotada yağmur nedeniyle ve siste stelvio tepesinin keyifli olmayacağını düşünerek ufak bir değişiklik yapıyoruz ve stelvio yu bir sonraki güne bırakıyoruz ama 2 önemli pass’ı ise garantiliyoruz. Artık gezinin kalan kısmında yağmur yok.
Ertesi günkü rotada yağmur nedeniyle ve siste stelvio tepesinin keyifli olmayacağını düşünerek ufak bir değişiklik yapıyoruz ve stelvio yu bir sonraki güne bırakıyoruz ama 2 önemli pass’ı ise garantiliyoruz. Artık gezinin kalan kısmında yağmur yok.
Arabba-Bormio
Bu günkü Rotamız 270 km, Geçeceğimiz Paslar Passo Pordoi (Solo yalnıza ben), Gardena Pass, Mendel Pass,
Tonale Pass, Gavia Pass.
Arabba Bormio arası planladığımız rotada yağmur ve sis ihtimali
nedeniyle Stelviyo u ertesi gün daha erken saatlerde geçebilmek için
değiştirdik ve Passo Gavia ve Passo Del Tonalle passlarını daha kolay
yapılabilir hale getirdik.
Otelimizin konforlu oluşundan mıdır nedir benim dışımda herkes sallana
sallana otelin keyfini çıkarıyor, espressolarını içiyorlardı. Bende yolumuzun
tam tersi istikamette olan Passo Pordoi ye bi çıkıp geleyim dedim ve motorun
tüm çantalarını çıkardım. Tüy gibi hafifledi motor.
Yata kalka çok keyifli zirve yapıp geldiğimde herkes bahçede hazır kıta beni bekliyordu, hazırlanıp önce Passo Gardena, Bolzano ya çok bulaşmadan Passo Mendola, Passo Tonalle ve günün en güzel pası Passo Gavia.
Yata kalka çok keyifli zirve yapıp geldiğimde herkes bahçede hazır kıta beni bekliyordu, hazırlanıp önce Passo Gardena, Bolzano ya çok bulaşmadan Passo Mendola, Passo Tonalle ve günün en güzel pası Passo Gavia.
Bolzano’da çok dikkatli olmak gerekiyor çünkü yolu GPS ile takip etmek
güç. Sürdüğünüz yolun üzerinde başka bir yol olduğundan GPS in hangisini
gösterdiğini anlamak zor. Ama hiç hata yapmadan merkeze girmeden atlatıyoruz
burayı.
Passo del Tonale geçişinde muhteşem manzaralı bir öğle yemeği yiyoruz.
Menü yine Ton-Pilaki-Salata ve Beypazarı kurusu.
Passo Gavia muhteşem, yol çok dar ve diğer geçitlerde olduğu gibi
kaliteli bir zemin yok. Virajları dönerken duracak kadar yavaşlayıp, kafayı
uzatıp gelen yoksa devam ediyoruz yoksa iki aracın yan yana geçmesi için
karşılıklı anlaşmaları gerekir.
Yol o kadar dar ki durupta fotoğraf bile çekemiyoruz. Sadece 2 noktada geniş bir viraj bulup fotograflayabiliryoruz muhteşem manzarayı.
Yol o kadar dar ki durupta fotoğraf bile çekemiyoruz. Sadece 2 noktada geniş bir viraj bulup fotograflayabiliryoruz muhteşem manzarayı.
Günün son pasını da geçtikten sonra Bormio’nun içinden geçip 13 km şehir
dışındaki otelimizin olduğu daha küçük yerleşim bölgesine gidiyoruz.
İtalyan bayan bizi kapıda karşılıyor. Google translate ile yarı
İtalyanca yarı İngilizce anlaşmaya çalışırken bize espresso yapmayı da ihmal
etmiyor. Sonrasında süper karlı dağ manzarasında bira ve cipsimizi de verince
süper bir keyif yaşıyoruz.
Artık eşlerimiz iyice yorulmaya başladı, soğuk havanında etkisiyle gelir gelmez yanan kaloriferlere yapıştılar ve kendilerini direkt sıcak duşun altına sonrada ısınmak için yorgan altına girdiler…..
Artık eşlerimiz iyice yorulmaya başladı, soğuk havanında etkisiyle gelir gelmez yanan kaloriferlere yapıştılar ve kendilerini direkt sıcak duşun altına sonrada ısınmak için yorgan altına girdiler…..
Bormio-Como
Bu günkü Rotamız 290 km, Geçeceğimiz Paslar Stelvio, Umbrail Pass,
Albula Pass ve Splügen Pass.
İşte büyük gün geldi artık. Stelvio günün ilk pası, keyifle
tırmanıyoruz.
Zirvede diğer zirvelere göre çok daha fazla kar karşılıyor bizi. Biz gelmeden 3 gün önce taze kar yağmış öğlene kadar yoldaki kar erimemişti, ama bu gün hava mükemmel zirvede tadını çıkarıyoruz Stelvionun.
Yolumuz stelvio sonrasında Como olacağından inişi yapamayacaktık ama “B” planımız hazırdı, eşlerimizi ve çantaları zirvede bırakıp Stelviyonun diğer tarafından ilk viraja kadar inip tekrar tırmanacaktır. Sadece Tümer Eşi ile inmeyi tercih etti. Biz ise motorların ve lastiklerin sınırlarını bir kez daha rahat test etme fırsatını bulduk.
Stelvio hafta içi olmasına rağmen inanılmaz kalabalık, her yaştan insan var burada, motorlu, Bisikletli herkes burada sanki.
Zirvede diğer zirvelere göre çok daha fazla kar karşılıyor bizi. Biz gelmeden 3 gün önce taze kar yağmış öğlene kadar yoldaki kar erimemişti, ama bu gün hava mükemmel zirvede tadını çıkarıyoruz Stelvionun.
Yolumuz stelvio sonrasında Como olacağından inişi yapamayacaktık ama “B” planımız hazırdı, eşlerimizi ve çantaları zirvede bırakıp Stelviyonun diğer tarafından ilk viraja kadar inip tekrar tırmanacaktır. Sadece Tümer Eşi ile inmeyi tercih etti. Biz ise motorların ve lastiklerin sınırlarını bir kez daha rahat test etme fırsatını bulduk.
Stelvio hafta içi olmasına rağmen inanılmaz kalabalık, her yaştan insan var burada, motorlu, Bisikletli herkes burada sanki.
Stelvio sonrasında Umbrail pastan
geçiyoruz, Tümer’in motor çok mu benzin harcıyo bilmiyoruz ama arkamızda birden
kayboluyor. Bizde manzaranın tadını çıkardığını düşünüyoruz fakat benzini
bittiğini sonradan öğreniyoruz. Arkadan gelen ikili ekibimiz Zeki ve Gültekin
yardımcı oluyorlar, motorlardaki hortumlardan birini söküp benzin takviyesi
olayı…..
Sonrasında Albula pası da geçtikten sonra İtalyaya girmeden marketten
eksiklerimizi tamamlıyoruz. Sonrasında yine çok güzel passlardan biri olan Splügen
pass a doğru tırmanışa geçtiğimiz sırada Ducati Multi stradalı 8-10 motor grubu
bizi geçiyor ama bizde o sıra gaza gelip takılıyoruz peşlerine, hadi ben
basıyorum Tümere ne oluyor sürekli oda arkamda, bir taraftan Fatoş arkadan
dürtüyor beni yeter artık diye ama mümkün değil duramıyorum, en sondaki multili
arkadaşta artık pes ediyor ve işaret ederek geç artık deyip sağa çekiliyor, ama
yapmıyorum öyle bir şey arkadaşlarından ayrı kalmasın diye. Bu arada zırt diye
zirveye tırmanmış oluyoruz splügein keyfini süremiyoruz. Şimdi iniş zamanı yine
hiç durmadan devam ediyoruz fakat bu seferde küçük bir GPS okuma hatası ile
splügenin en güzel kaya tünelleri ile iniş bölgesini kaçırıp başka bir yerden
aşağıya inmiş bulunuyorum. Artık biradaki sefere diyelim de tekrar gelmek için
bir sebep olsun.
Como ne kadar uzakmış öyle, sürekli ışıklarda durmaktan artık
sıkılıyorum ve bir miktar kaldırımdan devam ediyorum. Como gölü kuzey tarafında
göle sıfır bir yerde mola verip aldıklarımızı tüketiyoruz. Sonrasında ise
direkt olarak Otelimize hedefliyoruz kendimizi. Gölün batı tarafından inen yol
çok dar ve villa duvarları arasından geçiyor ve çok fazla tünele girip
çıkıyoruz. Çok sevimli bir yol sayılmaz, hız sınırı var ama motorlu olarak tek
dikkat eden biziz galiba….
Sonunda gezimizin en berbat otelindeyiz, Restorante Valletina. 2 geceyi
de burada kalacak olmamız can sıkıcı. Sadece yatma amacıyla kullanacağımız
tesellisiyle yerleşiyoruz otelimize.
Ertesi gün tren yolculuğu mu yoksa motorla mı gidelim kararını vermek
için biraz araştırma ve havanında sıcak olması nedeniyle treni tercih ediyoruz.
Akşam yürüyerek İsviçre’ye geçiyoruz. Birçok yerde sınırlar kalkmış olmasına
rağmen burada sembolik bir kapı var ve polisler sen geçerken hafif kafa sallayıp
seni gördüm tamam devam et diyerek kapı geçişlerini kontrol altında
tutuyorlar….
İki adım sonra inanılmaz şekilde herşey değişiyor, İsviçre
kaldırımları, binaları mağazalar v.s. çok farklı İtalya’ya göre. Dağları ve
Köyleri bile kartpostal gibi İşviçre’nin…..İki ülke arasındaki fark sınır
olmasa bile çok bariz fark edilebiliyor….
Como-Milano (Motorsuz)
Hanımlara ikinci şehir olarak Milanoyu gezdiriyoruz. Bu gün bizim
dinlenme günümüz, motorsuz günümüz. Biz aslında pek tercih etmeyiz bu tür bir
dinlenmeyi ama eşlerimiz için şart bizde katlanıyoruz…..
Milano’ya motor yerine tren ile gitmeye karar veriyoruz. İsviçre sınırları içindeki Chassio tren istasyonunda bilet veren otomatik makinalarda Milano için bilet fiyatının bu kadar pahalı olduğuna anlam veremiyoruz, ta ki trende biletlerimizi görevliye kontrol ettirene kadar. Görevli bize bu biletin daha hızlı ve sadece 3 istasyon da duran tren için olduğunu söyleyince en pahalı bilet ile en ucuz trende yolculuk ettiğimizi ancak anlıyoruz. Her ülkenin toplu taşıma sistemini 3-5 dk içinde çözmek her zaman mümkün olmuyor.
Milano’ya motor yerine tren ile gitmeye karar veriyoruz. İsviçre sınırları içindeki Chassio tren istasyonunda bilet veren otomatik makinalarda Milano için bilet fiyatının bu kadar pahalı olduğuna anlam veremiyoruz, ta ki trende biletlerimizi görevliye kontrol ettirene kadar. Görevli bize bu biletin daha hızlı ve sadece 3 istasyon da duran tren için olduğunu söyleyince en pahalı bilet ile en ucuz trende yolculuk ettiğimizi ancak anlıyoruz. Her ülkenin toplu taşıma sistemini 3-5 dk içinde çözmek her zaman mümkün olmuyor.
Milano da görülebilecek en önemli yapıtlardan bir Duomo kadetrali.
Gerçekten harika görünüyor. Sonrasında hemen karşı caddesinden direkt
ulaşılabilen kalesi var. Birde Leonardo’nun orijinal “The Last Supper” resminin
sergilendiği kilise var ki günler öncesinde randevu almanız gerekiyor ve fiyatı
da epeyce tuzlu….
Bu da Milano Mazalı...Biraz sanat yapayım dedim....
Bu da Milano Mazalı...Biraz sanat yapayım dedim....
Milano’dan sonra geri dönüp günün yarısını Como gölünde geçirmek üzere
trenle aynı yolu geri geliyoruz. Como sakin ve keyifli bir bölge. Göl kenarında
biraz yürüyüş sonrasında Çimlerde güneşlenen gençlerin arasında bir yer bulup
bizde yayılıyoruz. Göl içinde uçakların inip kalkacağı bir su pisti var. Deniz
uçaklarını seyretmekte ayrı bir keyifmiş.
Gölün sakin ve temiz suyunun cazibesine çok fazla dayanamayıp dalıyorum suya. Biraz yüzdükten sonra hep beraber bir markete girip deniz ürünlü karışık salata, kırmızı şarap, birkaç değişik peynir ve fırından yeni çıkmış ekmek ile bu günkü piknik menümüzü tamamlamış oluyoruz. Alpleri çevreleyen ülkelerde sebze meyve çok pahalı, su yerine şarap içmek çok daha hesaplı. 99 cent e 1 Lt karton kutuda çok harika kırmızı şarap almak mümkün…..Karadenizli ve bir fındık üreticisi olarak iç fındık fiyatının 57 Euro olduğunu görünce dudaklarımız uçukluyor….TR de ise iç fındık kg fiyatları 20 TL civarında olduğu düşünülünce biz üreticiler olarak ne kadar fazla sömürüldüğümüzü hissedebiliyorum.
Gölün sakin ve temiz suyunun cazibesine çok fazla dayanamayıp dalıyorum suya. Biraz yüzdükten sonra hep beraber bir markete girip deniz ürünlü karışık salata, kırmızı şarap, birkaç değişik peynir ve fırından yeni çıkmış ekmek ile bu günkü piknik menümüzü tamamlamış oluyoruz. Alpleri çevreleyen ülkelerde sebze meyve çok pahalı, su yerine şarap içmek çok daha hesaplı. 99 cent e 1 Lt karton kutuda çok harika kırmızı şarap almak mümkün…..Karadenizli ve bir fındık üreticisi olarak iç fındık fiyatının 57 Euro olduğunu görünce dudaklarımız uçukluyor….TR de ise iç fındık kg fiyatları 20 TL civarında olduğu düşünülünce biz üreticiler olarak ne kadar fazla sömürüldüğümüzü hissedebiliyorum.
Göle karşı çimlerin üzerine yayılıp aldığımız her şeyi silip
süpürüyoruz. Çok keyifli bir piknik ve 1.5 lt şarap içtikten sonra ağzımız
kulaklarımızda, güneşi batırıp ayrılıyoruz Como’dan. Bir istasyon mesafede
Otelimizin olduğu sınır bölgesi olan Chassio’ya
geçiyoruz.
Ertesi gün sabah erken kahvaltıda buluşma sözü alıp geç saatte
odalarımıza geçiyoruz. Bu arada Zeki-Gültekin ekibi için bulduğum otel çok daha
konforlu ve Como merkezinde (Recidance Diyaz). Zeki ve Eşi Nimet Lecco’da göle
girmeyi tercih ederken Gültekin ve eşi Gülcan da bizim ekip gibi Milano’yu
tercih etmişler. Sonuçta herkes için tam bir motorsuz rest day oldu.
Como-Hasliberg
Como-Hasliberg arası 220 km. Geçeceğimiz Passlar, Gotthart Pass , Furka
Pass , Grimsell Pass var ki hepsi birbirinden harika.
Yol üzerinde Lugano içinden geçip gitmek istiyoruz. Sabahın erken
saatlerinde geçtiğimizden Lugano çok sessiz ve sakin bir yer izlenimi veriyor
bize. Küçük şirin bir cafede Espressolarımızı yudumladıktan ve biraz
dinlendikten sonra yolumuza devam ediyoruz. İsviçre’de her yerde Euro ile ödeme
yapabiliyorsunuz fakat para üstü Frank olarak veriliyor. Ve bir çok yerde
Frank=Euro olarak çeviriyorlar ve bu durumda siz zararlı çıkıyorsunuz o yüzden
en güzeli bir miktar frank nakit bulundurmak.
Gotthart Pass ı kaçırmamak için yeni yapılan yola girmemek ve
tünellerden geçmemek gerekiyor. Bu pass hem yeni hem de eski Arnavut kaldırımlı
yoldan geçmek mümkün. Ama tercihiniz eski yol olmalı. Çok dikkat etmeme rağmen
son anda yolu kaçırıp tekrar geri dönüyorum. Eski yol gerçekten muhteşem. Zeki
bizden sonra geçtiğinden aynı hataya düşüp yolu kaçırmış geri de dönmemiş eski
yolu seyrederek çıkmış zirveye.
Bir çok zirvede olduğu gibi bu zirvede de çok harika bir göl var. Çok
kısa manzaranın keyfini çıkarıp inişe geçiyoruz. İnişteki vadi ve ortasından
geçen dere büyülüyor bizi dayanamayıp dere kenarına iniyoruz. Biraz yürüyüş
yapıp dere ile oyalandıktan sonra Furka Pass a doğru yola çıkıyoruz.
Furka Pass yolu çok keskin virajları olmayan daha düz ve görüşü çok geniş olan muhteşem manzaralı bir zirve.
Çıkışta James Bond filminin çekildiği bir nokta olduğunu fark ediyoruz. Bir tabela ile filmin orada çekildiği sahne fotoğrafı ve bir açıklayıcı yazı ile tabela konmuş. Buraya da James Bond Str. Adı verilmiş.
007 Fatoş:-))))
Furka Pas sın inişi ise muhteşem manzaralı bir yol. Zirve sonrasında direkt olarak durup uzun uzun manzaraya hayran kalıyoruz. Bu bölgeler kesinlikle trekking yapılabilecek çok daha uzun süreli kalınabilecek muhteşem bölgeler. Furkadan baktığınızda dağların zirveleri ve ilerideki Grimsel Pass çıkışını çok net görebiliyorsunuz.
Furka-Grimsel arası inanılmaz keyifli bir yol. Grimsel in tepesinde daha fazla kalabilmek için öğle yemeğimizi burada almaya karar veriyoruz. Sularımızı eriyen kar sularından dolduruyoruz, her taraf kartpostal güzelliğinde, bu zirvede karavanla kalmak için geniş park yerleri mevcut ayrıca Grimsell trekking çiler içinde önemli bir yer olsa gerek. Her tarafta kayaların tepelerine tırmanılabilen küçük patikalar, bazı yerlerde çelikten korkuluklar olduğunu fark ediyorum.
Furka Pass yolu çok keskin virajları olmayan daha düz ve görüşü çok geniş olan muhteşem manzaralı bir zirve.
Çıkışta James Bond filminin çekildiği bir nokta olduğunu fark ediyoruz. Bir tabela ile filmin orada çekildiği sahne fotoğrafı ve bir açıklayıcı yazı ile tabela konmuş. Buraya da James Bond Str. Adı verilmiş.
007 Fatoş:-))))
Furka Pas sın inişi ise muhteşem manzaralı bir yol. Zirve sonrasında direkt olarak durup uzun uzun manzaraya hayran kalıyoruz. Bu bölgeler kesinlikle trekking yapılabilecek çok daha uzun süreli kalınabilecek muhteşem bölgeler. Furkadan baktığınızda dağların zirveleri ve ilerideki Grimsel Pass çıkışını çok net görebiliyorsunuz.
Furka-Grimsel arası inanılmaz keyifli bir yol. Grimsel in tepesinde daha fazla kalabilmek için öğle yemeğimizi burada almaya karar veriyoruz. Sularımızı eriyen kar sularından dolduruyoruz, her taraf kartpostal güzelliğinde, bu zirvede karavanla kalmak için geniş park yerleri mevcut ayrıca Grimsell trekking çiler içinde önemli bir yer olsa gerek. Her tarafta kayaların tepelerine tırmanılabilen küçük patikalar, bazı yerlerde çelikten korkuluklar olduğunu fark ediyorum.
Girmsell sonrasında artık otelimizin olduğu İsviçrenin en önemli kayak
merkezlerinden biri olan Hasliberg’e doğru yola çıkıyoruz.
Hasliberg kalmak için ideal bir yer, çok sakin bir kasaba ama Kayak sezonunda çok kalabalık olduğunu motorları bırakabileceğimiz 2m lik bile bedava park alanı olmadığını fark ediyoruz. Burada her ev masallardaki kadar güzel, akşam çok yorgun olmayanlarla birlikte otelin arka tarafından kasabanın zirvesine doğru yürüyüşe geçiyoruz, inanılmaz karlı-Buzul lu dağ manzaralı eşliğinde gözlerimizi alamıyoruz. Zirvede boş eski bir ahşap ev bulup bahçesinde Şarap içip geyik kapıyoruz, karşımızda karlı tepeler muhteşem.
Hasliberg kalmak için ideal bir yer, çok sakin bir kasaba ama Kayak sezonunda çok kalabalık olduğunu motorları bırakabileceğimiz 2m lik bile bedava park alanı olmadığını fark ediyoruz. Burada her ev masallardaki kadar güzel, akşam çok yorgun olmayanlarla birlikte otelin arka tarafından kasabanın zirvesine doğru yürüyüşe geçiyoruz, inanılmaz karlı-Buzul lu dağ manzaralı eşliğinde gözlerimizi alamıyoruz. Zirvede boş eski bir ahşap ev bulup bahçesinde Şarap içip geyik kapıyoruz, karşımızda karlı tepeler muhteşem.
Hasliberg-Zürih
Yolumuz 166 km ve yol üzerindeki tek pass Susten Pass ve muhteşem göl
manzaralı bir yol var. Bu günkü yolumuz çok kısa olduğundan Zürih’i geçip 50 km
kuzeydeki RehinFall şelalesine gidip
sonra Zürih’e dönmeyi planlıyoruz.
Zürih yine eşlerimiz için düşündüğümüz bir ara nokta. Erken saatlerde
direkt otelimize yerleşip yürüyerek gölün girişindeki merkeze yürüyoruz. Yol
üzerindeki çok eski bir çikolata dükkanına uğrayıp kaliteli İsviçre çikolatası
tadıyoruz. Herkes göl kenarında, bazı
kafeler den direkt olarak suya girebiliyorsunuz. Nehir etrafındaki yeşil
parklarda sere serpe güneşlenen piknik yapan geçlerin tek serinledikleri nokta
burası. Gece geç saatlerde göl
kenarındaki merdivenlerde sokak müziği yapan harika bir sesi olan genç arkadaşı
marketten aldığımız biraları yudumlarken dinliyoruz. Ertesi gün İsviçre yi terk
edeceğimizden cebimizdeki tüm bozuklukları bahşiş olarak toparlayıp atıyoruz
gitar kutusuna. Burası işviçre’nin tam merkezi ve gece ışıkları ile harika bir
görüntüye kavuşuyor.
Zürih öncesi Avrupanın niyagarası olarak bilinen RheinFall
Zürih öncesi Avrupanın niyagarası olarak bilinen RheinFall
Otelimize döndüğümüzde (Senatör Otel) ise gece hayatının tam merkezinde
bir yerde otel bulduğumuzu fark ediyorum. Zürih’te gece hayatının en renkli
olduğu cadde LangStrasse.
Zürih-Münih
Gezimizin son motorlu günü 260km. Eşlerimizi direkt olarak Münihteki
OstBahnhoff yakınındaki otele yerleştirip Landshut a devam edeceğiz.
Dönüş yolculuğunda otoban kartlarımız olmadığından Almanya sınırına
kadar otobandan gitmeme kararı alıyoruz. İsviçre kasabalarından harika
manzaralı yollardan geçerek ilerliyoruz. Tarlalarda çalışan insan manzaraları
gerçekten alışılmış değil. Bize göre Plaj kıyafeti ile tarlalarda çalışan,
traktör, iş makinası kullanan genç kızlar, lüks jeep lerle tarlada saman taşıyanlar
v.s. Burası gerçekten zengin bir ülke, Zürih merkezde taksi olarak Porche
Cayenne kullanılması bizi bitirmişti. Ne de olsa kışları sert geçiyor
taksilerin 4X4 olması şart…..
Sonunda Alman otobanındayız, bedava ve hız sınırı olmayan otoban keyfi ile hiç çıkmadığımız hızlara
çıkıyoruz. Artık sıcak bizi çok rahatsız etmeye başlıyor, bir an önce otelimize
varmak istiyoruz. Zirvelerin kıymetini şimdi anlıyoruz. Almanya’nın her
şehrinde şu bitmek bilmeyen alt yapı, yol çalışmaları Münih te de bir hayli fazla.
Otelimizin dibine kadar gelmemize rağmen GPS in gösterdiği rotayı 3 kez
değiştirmek zorunda kaldım, dördüncü kez dayanamayıp kaldırımdan geçerek otele
ulaşabildim. 2 ay önce Belin’deydim ve Parlamento binasından Doğu berlin
tarafına baktığınızda neredeyse her 200m de bir viç olması kentin yeniden inşaa
edildiğini gösteriyor. Savaştaki hasarlar Avrupa mantığı ile hala tamir
edilememiş. Aklıma monstar geldi, zengin
ülke fakir ülke ayrımı burada öne çıkıyor, monstar köprüsü arka sokağındaki
muhteşem tarihi binalar delik deşik olarak restorasyon bekliyor.
Sonunda Otelimiz Aurbaher’deyiz. Otel arka bahçesi mükemmel ama buranın
ne yazık ki keyfini çıkartamayacağız. Uçağımız çok erken saatte olduğundan
oteli sabah 6 gibi terk etmek zorundayız.
Eşlerimizi otele yerleştirip direkt olarak Landshut’a gitmek üzere yola
çıkıyoruz. Gezi boyunca motorları değiştirme fırsatı bulamadığımızdan otobana
çıkar çıkmaz durup motor değiştirmek isteyip istemediklerini soruyorum, herkes
çok yorgun ama bu fikre hayır demiyor. İlk olarak Honda CrossTourer 1200 ü deniyorum. İnanılmaz bir motor, daha önce
1200 GS’e de binmiştim ama bu faklı, Racing bir makine seriliğinde bir Enduro. İnanılmaz
bir güç var bu motorda. Daha sonra ise CBF 1000 e biniyorum ama beni çok
çekmiyor, sürüş pozisyonu bana göre değil, çok yatmak zorunda kalıyorsun ve
gidonu endurodan sonra çok dar geliyor bana. Kendi motorum olan Crossrunner ise
aslında bu tip geziler ve artçılı seyehatlar için ideal. Çok alıştım bu motora.
Bu tip motorlarda ABS olmazsa olmaz, bir çok kez yağmurda sert fren yapmak
zorunda kaldım ki kendi kullandığım Tenere de bunu yapmam mümkün değil.
Döndüğümde motoruma nasıl alışacam bilmiyorum.
Hermann yine bizi güler yüzlü karşılıyor, motorlara bakmıyor bile,
vuruk kırık varmı diye, direkt olarak soda ikram ediyor, duş alabilmemiz için
yer gösteriyor, depolar dolu mu boş mu diye bile bakmıyor.
Yine hiç sorun olmadan anahtarlarımızı bırakıp, kıyafetlerimizi
değiştirip geldiğimiz gibi geri dönüyoruz çek çekli çantalarımızla. Keşke biraz
daha uzun olsaydı, tur sırasında hiç bitmeyecek gibi gezerken birden bire
boşluğa düştük, çok alışmıştık iyi gidiyordu sorunsuz, çok hızlı geçti beya….
3 yorum:
Süper bi gezi olmuş. En önemli kısmı da kazasız, problemsiz tamamlanması sanırım. Tebrikler.
Motor Yağmurluğu giyseydim. O yağmurda eğlenceden mahrum kalırdık. Ne güzel eğlendik:)
Bir daha ki tura Tele_Tubby Kostümü ile geleceğim :)
http://ecx.images-amazon.com/images/I/410dHowjwNL._SY300_.jpg
Cross Runner vites araları çok kısa. Ahmet in arkasında giderken nasıl sık vites değiştirdiğini gözlemledim.
Ama CBF 1000 ile 40-200 km/h arası 6 vitesde gidilebiliyor :)
Hayatımda ilk kez 4 silindirli bir motora bindim. CBF in uysal bir motor olduğunu ve fazla zorlanmayacağımı kullanıcısı arkadaşlardan öğrenmiştim. Gerçekten dedikleri gibi oldu. Hiç zorlanmadım. Motor çok güçlü arkada çanta mı var? Yolcu mu var hiç anlamıyorsunuz. Yakışı fena değil. Tork manyağı bir motoru var.
Bende Ahmet in aksine Cros runnerı beğenmedim. Böyle bir tura gitsem kiralamayı düşünmem. Ama cross tourer öylemi. Vay anam vay. O nasıl birşey öyle.
CBF1000 in arkası çok gemiş. Yolculu seyehat edecekler çok rahat eder. Yolcumla benim arama birde çocuk sığardı. O kadar rahat.
Frenler muhteşem. Combine ABS li. Düşünmeden sık. Dönünce kendi motoruma alışmakta zorlandım. Gaza bassan gitmiyor. Frene bassan durmuyor. (XT660)
Türkiyede almayı düşünürmüyüm. Muhtemeln düşünmem. :)
Yorum Gönder