Batı Balkanlar 2012


 

Balkanlar 2012 photo 9GuumlnluumlkRota_zps973a65fa.jpg

Rota:

Rotamız Bulgaristan, Yunanistan, Makedonya, Kosova, Karadağ, Hırvatistan, Bosna&Hersek, Slovenya ve son olarak İtalya Venedik. Eşlerimizi yaklaşık 3.000 km lik yolculukları sonrasında  Venedik’te bir gün konaklayıp MarcoPolo Hava limanından TR’ye uçuracağız. Bu onlar için test niteliğinde uzun soluklu bir gezi olacak. Başarırlar ise yeni planlarda ve daha uzun rotalarda arkamızda yerlerini alacaklar, başaramazlarsa kısa koşular onları bekliyor. Biz ise eşlerimiz sonrasında biraz daha farklı rotadan yine motorlarımızla geri döneceğiz. Toplamda 11 Ülke 15 günde 5.500km yol yapmayı hedefliyoruz.

 
Yolculuk Ekibi ve Motorlar:

Ben Ahmet eşim Fatma ile (Yamaha XT660Z Tenere)

Gürkan Coşkuntuna eşi Onur ile birlikte (Yamaha XT660Z Tenere)

Zeki Kocakulak eşi Nimet ile birlikte (Yamaha XT660R)
 photo DSC03095_zps89eedb50.jpg
 


Hazırlık:

Yolculuk hazırlığı için çok fazla bir şey yapmadık, Motorların periyodik bakımları yaptırıldı ve birde motorlar aşırı yüklü olacağından ve Asfalt ağırlıklı bir tur olacağından off-road lastikleri sökülüp yerlerine 3 motorda da ContiEscape takıldı. Navigasyon için telefonlarımızı kullanmayı düşündük ve tüm Balkan haritalarını indirdik fakat telefonların fazla ısınıp en önemli kavşakta kendini korumaya alması riskine karşı ödünç bir Garmin GPS ile çözümü sağlamlaştırdık. Birde popomuz yanmasın, terlemesin diye 3 motorun koltuğuna da Edirne’de birer kuzu postu diktirdik. Batı Balkanlar için “Lonely Planet” ı da unutmadık.

Belge olarak yaptığımız hazırlık ise sadece Yeşil Sigorta almak oldu. 15 Günlük bedeli 75€ olması gerektiğini okumuştum internet te tramer in sitesinden fakat 1 aylık aynı fiyata yaptılar. Tüm Balkanlarda ve Avrupa ülkelerinde. Yalnız bir sorun var bu belgede Sırbistan’a çift yıldız ile not düşmüş ve bu notta “Karadağ ile birlikte Sırbistan’ın kontrolü altında bulunan tüm ülkelerde geçerlidir” demesine rağmen Kosova bunu kabul etmeyip sınır geçişinde bizden +15€ aldılar ve bir adet Yeşil Sigorta düzenlediler (15 Günlük). Uluslar arası ehliyeti sadece Yunanistan Türkiyeden girilen İpsala ve Pazarkule kapılarında soruyor. Girişi Bulgaristan’a yapıp sonrasında en yakın kapıdan Yunanistan’a girdik, 300 TL cebimizde kaldı.  Hepimizde yeşil pasaport olduğundan vize problemimiz olmadı.

1.      Gün Edirne-Thermes

Kapıkuleden 4-5 kontrol sonrasında Ülkemiz bizi çamaşır sulu bir uğurlama ile yolluyor. Bir sonraki kontrol için kasklarımızı da çıkarmış kolumuza takmıştık ağzımız gözümüz fıskiyeden gönderdikleri dezenfektan içinde kaldı. Sonraki 11 ülke geçişinde böyle bir şey ile karşılaşmıyoruz bazı kapılarda kaskımızı bile çıkartmadan ve sadece 1 kişinin evrek kontrolü ile geçiyoruz hudut kapılarını.
 photo DSC03097_zpsafda55aa.jpg

 photo DSC03099_zps623e08e5.jpg
Bulgaristan’a giriş amacımız Ehliyetsiz Yunanistan’a geçmek olduğundan Kırcaali üzerinden Zlatograt-Xanthi arasındaki sınır geçişini kullanıyoruz. Zlatograt’a kadar Bulgaristan’ın en kötü şehir ve kasabalarından geçiyoruz. Smolyan a yakın sınır bölgesinde görüntü değişmeye başlıyor, daracık dağ yollarından tütün bahçelerinin arasından Yunanistan’a giriş yapıyoruz. Bu kapı haftasonu Bulgaristan’dan Yunanistan’a denize gidenlerden dolayı kalabalık oluyormuş geçiş için hafta içini tavsiye ediyorlar. Kapıda tek kontrol var ve bekletmeden geçiriyorlar.

Eşlerimize motor pantolonlarının altına şort giymeleri tavsiyesinde bulunmuştum. Sokak ortasında bile soyunup 2 dk. da şort terlik tshört combinasyonuna geçebilecektik sıcak yaz günlerinde ama onlar bunu abartıp her fırsatta karpuz yerken bile kullanmaya başlayında bende dayanamadım fotografladım.....Ama nimet te ayıp etmiş şimdi diymi yani....

 photo DSC03098_zps2a83303b.jpg


İlk gün çok zaman kaybettiğimizden hedefimiz olan Kavala yerine sınır sonrasındaki kaplıcaları olan Türk köyü Thermes te kalmaya karar veriyoruz. Thermes te açık hava kaplıca havuzları var ve kişi başı 10€ ya kalabiliyorsunuz. Yunanistan da yemek porsiyonları bize göre biraz fazla o yüzden ortaya bir şey söylerken hep bir yada iki eksik söylemek gerekiyor. Tıka basa doyuyoruz yiyemediklerimi de paket yaptırıyoruz kişi balı 8€ ya. İçecek olarak ise her gittiğimiz bölgede o yöreye ait bira söylüyoruz. Gezi bitene kadar bir sürü farklı bira tatmış olacağız.
 photo DSC03100_zps41ea4ec5.jpg
 

2.      Gün Thermes-Ohrid

İlk günden eklenen +50km nedeniyle biraz seri hareket ediyoruz. Kavala’yı tepeden seyrettikten sonra marketten yaptığımız alışveriş ile çimlerde oturup Trangia setimde hazırladığım çay ile kahvaltı yapıyoruz. Nutella Avrupa ülkelerinde  TR den çok farklı bir tat. Yanımızdan hiç ekşit etmiyoruz Nutellamızı bitince yeniliyoruz hemen. Kahvaltı sonrası ilk durağımız Selanik Atatürk’ün evi. Ev bu yaz yapılan restorasyon çalışmaları nedeniyle kapalı bizde karşısındaki kafeden izliyoruz evin sokağa bakan tarafını.
 photo DSC_0620_zpsa66e1700.jpg

 Dağ yolları dar ama çok keyifli. Xanti içinden geçiyoruz. Kavalayı tepeden seyredeceğimiz bir yerde mola veriyoruz.
 
 

 photo DSC_0622_zpsb3458167.jpg
Ağaşta asılı bir bayan külotu dikkattimi çekiyor, akşam iş bittikten sonra unutmuş giymeyi altına....deniyorum bana da oluyor ama tanga tercih etmiyorum kıçımın arasına giriyor.....Forografa baktımda çok ta farkedilmiyor, Yamaha pantolonunun tam da orasında zaten siyah bir bölge var pantolon üzerine don giymiş kadar oluyoruz.
 photo DSC_0621_zpsb83198a8.jpg

  photo DSC03102_zps8df9e9b6.jpg photo DSC03104_zps68802a08.jpg
 photo DSC_0629_zpsf2271227.jpg



Sonrasında otobanı fazla kullanmamak ve köylerden geçmek için ana yoldan sapıp Yunanista-Edessa üzerinden sınır kapısına ilerliyoruz. Bitola üzerinden de geceleyeceğimiz Ohrid’e ulaşıyoruz. Bitola-Ohrid yolu çok keyifli. Bu gün yaptığımız km fazla olduğundan biraz geç ulaşıyoruz ama yinede mayolarımızıgiyip Kale içindeki Arnavut kaldırımlı taş binaların arasından kıyıya ulaşıyoruz. Suya girmeyi hepimiz seviyoruz iki de iki yapmış oluyoruz. Kafede yine lokal biralarımızı alıp kalacağımız bahçeli evimize dönüyoruz. Kişi başı10€, motorlar bahçede güvende ve bahçede bir sürü meyve var. Bir elimiz çantaları boşaltırken diğer elimiz şeftali ağacında sürekli. Akşam trafiğe kapalı olan merkezdeki caddede yemeğimizi alıyoruz. Yine tıka basa yiyor içiyoruz 7-8€ ya.
 photo DSC03113_zps1c2425e2.jpg

 photo DSC03106_zps18a54949.jpg
 photo DSC03115_zpsdd5fc54a.jpg


 
3.      GÜN Ohrid-Prizren

Bu bölgenin börekleri muhteşem dediler. Sabah fırından aldığımız 3-5 çeşit börek ile birlikte hazırladığımız kahveli çaylı kahvaltımız sonrasında yine yola çıkıyoruz.
 photo DSC_0654_zps802ebe72.jpg
 
 photo DSC_0660_zps51d85643.jpg

  photo DSC_0659_zps7fafd26f.jpg
 photo DSC_0656_zps0f73f05a.jpg
 
Rotamız Kuzeyde Mavrovo ulusal parkın içinden geçerek Tetovo, Vardar ovası üzerinden Kosova’ya girmek.


 photo DSC_0677_zps1a0eed27.jpg

 photo DSC_0661_zpsf3d5ec6d.jpg

 photo DSC_0666_zps52e4188b.jpg
 photo DSC_0672_zpsa5d03246.jpg
 
 

 photo DSC_0680_zps93a0797f.jpg

 photo DSC03121_zps7db6c86e.jpg
 photo DSC03124_zps67b8ccf3.jpg
 photo DSC03127_zps0388763b.jpg
 photo DSC03129_zps68b92fc5.jpg
 photo DSC_0694_zps8c0c96e7.jpg
 

Kosova sınır kapısında sigorta için bizden 15€ istiyorlar itirazlarımız fayda etmiyor ve 15 günlük sigortalanıyoruz. Ohrid de uyarılmıştı Kosova yollarının kalitesinin düşük ve tehlikeli olduğu konusunda ve girer girmez bunu fark ettik. Yolun üzerindeki toz tabakasından dolayı virajlarda motoru çok fazla yatırmamama rağmen motorun kaydığını hissetmeye başladım. Karşımıza 60-70cm çapında bulunduğumuz şeridin tam ortasında bir çukur çıktı ki birimiz girseydik kesin lastiği yarabilirdik. Ve beklenen oldu çok düşük hızlarda olmamıza rağmen keskin bir virajda Gürkan motorunu yatırdı. Küçük bir iki çizik dışında bir şey olmadı. Etraf toz kaplı olduğundan arkadaşlarımızda tozlar içinde kaldılar. Elbiseler görevini yapmış ve darbeleri emmişti. Toz bulutunun içinden çıkmış gibiydiler. Motorda ise bir iki küçük çizik ve sinyal camındaki kırık tan başka bir şey yoktu. Bu durum bizi biraz etkiledi. Karadağ’a kadar olan kısmında bu şekilde tehlikeli olabileceğini düşünerek rotamızı Arnavutluk’a çevirme kararı aldık. Bu karar ile birlikte Karadağ daki iki kanyon geçişi Tara ve Piva sonraki gezilere kalmış oldu. Sharr dağları milli parkı içinden geçerek Prizren ve otobandan Arnavutluğa en kısa yoldan Dalmaçya kıyılarına ulaşacaktık. Sharr dağları muhteşem, 1500 rakım üzerinde donmaya  başlıyoruz bir anda. Dağın zirvesinde yeni yeni yapılan ve inşaatı devam eden otel-Pansiyonlar var ama biz hiçbirinde yer bulamıyoruz. Yoğun bir talep var bu bölgeye. Daha aşağılarda 600 rakımlarda bir yer bulup geceliyoruz. Zeki ve Nimet 20km geride bulduğumuz tek odada kalmayı tercih ediyorlar. 1500 metre yükseklikte uyumanın keyfini yaşıyorlar.

 photo DSC03134_zpsc4543284.jpg
 photo DSC03138_zpse6b36507.jpg
 photo DSC03139_zps0dd2f316.jpg



 

4.      GÜN Prizren-Sveti_Stefan

Sabah erken kalkıp muhteşem vadilerin içerisinden Prizrene giriyoruz kahvaltımızı yine bir börekçide yapmadan yola çıkmıyoruz. Börekçi Samsunspor’un kaza yaptığı dönemde Antrenör olan kişiye ait. Kazanın olduğu hafta tatil için memleketine gelmiş ve şu an hayatta. Yardımcı antrenörü ise o kazada hayatını kaybetmiş. 

 photo DSC03140_zps9ec3701b.jpg

 photo DSC03143_zps2cb5c89b.jpg

Kahvaltı sonrasında yeni acıkan otobandan sınırı geçip biri karpuz-peynir ziyafetli iki mola ile Karadağ’a giriyoruz. Arnavutluk planımız olmadığından transit geçiyoruz bu ülkeyi. Adriyatike kıyısı olmasına rağmen bir türlü kavuşamıyoruz. Sınır geçişi sonrasında ufuk bir Navigasyon hatası ile  daracık dağ yollarından Adriyatiki seyrederek paralel bir şekilde ilerliyoruz. Sonunda bir yol bulup sıfıra iniyoruz. Yollar çok kalabalık ve trafik yavaş ilerliyor sıcak ta çok fazla hissediliyor böyle bir durumda. Bizde Kotor da kalmak yerine daha denizine grip yola devam etmeyi düşündüğümüz Sveti-Stefan da kalmaya karar veriyoruz ve gezinin üçüncü en pahalı konaklamasını yapıyoruz kişi başı 15€. Burası Turistik ve çok dar alana sığdırılan bir yer olduğundan fiyatlarda yüksek.

 photo DSC03147_zps5c9e38f5.jpg

Size tavsiyem benim de planımda olan uygulayamadığım şeyi yapmanız yani burada zaman geçirip denize girip bir sonraki kıyı kasabası olan Budva’da kalmanız. Budva fiyatları çok daha uygun ve gece hayatı çok daha renkli. Sveti-Stefan da araçla plaja inmek sıkıntılı ve park ücreti alıyorlar çok dar bir yoldan inildiğinden otobüsler ise daha yukarda park ediyor ama motorla plaja kadar inebiliyorsunuz ücretsiz de park edebiliyorsunuz motorunuzu. Hemen hazırlanıp denize giriyoruz. İçerisinde taş binaların olduğu otel olarak kullanılan küçük adanın etrafını şnorkel ile yüzerek turluyoruz muhteşem balıklar görüyoruz. Bu bizim Adriyatik kıyısındaki ilk suyla buluşmamız. Akşam kaldığımız Pansiyonun Adayı çok net gören terasında makarna partisi veriyoruz. Yakındaki marketten malzemelerimizi alıp Pansiyonun mutfağında pişirip yine marketten aldığımız 2,5 litrelik yerel Karadağ birası ile masamızı donatıyoruz. Çok keyifli bir akşam geçiriyoruz.

  photo DSC03148_zps04650859.jpg
 photo DSC03152_zpsa865a903.jpg
 photo DSC03155_zps0469a439.jpg
 photo DSC_0706_zpsdfe0b734.jpg

5.      GÜN Sveti_Stefan-Dubrovnik

Planımız Kotor’u gezmek sınırı geçip Hırvatistan girerek Dubrovnik’i tepeden izlem için hava kararmadan merkezden Teleferik in çıktığı Bosanka tepesine motorlarla çıkmak. Çetinje üzerinden muhteşem virajlı bir dağ yolundan inmeyi planladığım Kotor’a sahilden tünelden giriş yapıyoruz. Tünelde bir aracın arıza yapması ile oluşan trafik te motorlu olmamız bizi fazlasıyla mutlu ediyor. Hiç durmadan yolumuza devam edebildik. Tünel çıkışında ise arkasındaki dimdik dağa yaslanan Kotor bizi karşılıyor ama yağmurla birlikte. Temmuz ayında geziyi yaptığımız ve bizden önceki arkadaşların da uyarıları sonrasında ne mont içliklerimizi nede dış yağmurluklarımızı almamıştık.
 photo DSC_0725_zpsdd8a6b90.jpg

 photo 24072012497_zpsd18a95fa.jpg
 photo 24072012498_zpsa379dc77.jpg

 photo DSC_0738_zps47713aa7.jpg
 



Ama motorun yağmurluğunu almıştım ve motoru örtüp eşyalarımı da onun içine koyup Kotor’u keşfetmeye başladık. Kale içine yerleşmiş olan eski Kotora daracık bir kale kapısından giriyoruz ve şakır şakır yağan yağmur altında dar sokaklarında dolaşıyoruz. Her taraf küçük dükkanlar, sokak kafeleri ve lokantalarla dolu. Gelmeden yaptığım araştırmalarda aldığım tavsiye üzerine deniz ürünleri (biz ona börtü böcek diyoruz) yapan restoranı arıyoruz ve yağmuru da fırsat bilip uzunca bir süre kalamar ve karideslerimizle keyifli anlar yaşıyoruz. Diğer yemeklere göre biraz fiyatı yüksek olabilir fakat bu fiyatlara TR de bu ürünleri yiyemeyiz. Açlığınızı daha ucuza giderebileceğiniz her tarafta dilim pizza yapan bir sürü  pastanede var.

 photo DSC03160_zps1ca19f63.jpg


Artık yavaş yavaş Hırvatistan’a yaklaştığımızdan dondurmaların  tadına da bakmaya başlıyoruz.
 photo DSC03163_zps232b472a.jpg

 photo DSC03164_zps7017df49.jpg
 photo DSC03165_zps33941d73.jpg
 photo DSC03167_zpsee45149d.jpg

 photo DSC03175_zpse5ce535f.jpg
 photo DSC_0800_zpse1392785.jpg

 photo DSC03186_zpsa6e2d52c.jpg
 photo DSC03189_zps02854d0a.jpg
 photo DSC03190_zpsb79fa492.jpg
 photo DSC03193_zps7e222a23.jpg

 photo DSC03194_zps678835f4.jpg




Yağmur diniyor ve Kotor’un etrafını uzun yoldan keyifli bir şekilde dolaşarak sınırı geçip Dubrownik tepesi seyir noktasına ulaşıyoruz.

 photo DSC_0816_zps4980a884.jpg

 photo DSC03198_zps51cb59de.jpg

 photo DSC03199_zps9900335d.jpg

  photo DSC03201_zps15892763.jpg

 
 photo DSC03202_zpse5f0617e.jpg

 photo DSC03211_zps4f4706cf.jpg

Buradan Dubrovnik görüntüsü ve Adriyatik gerçekten muhteşem. Gezinin en pahalı konaklamasını gerçekleştirmek üzere birkaç pansiyon ve oda soruyoruz. Hosteller bile kişi başı 20-25€. Çok güzel bir villa da bir süit bir de oda alıyoruz toplamda 180€, kişi başı ise 30€ ya kalmış oluyoruz. Odalar çok lüks ve konforlu ama biz her zaman olduğu gibi kendimizi biran önce dışarı atmanın peşindeyiz. Eşlerimiz çok yorulmuş olacaklar ki uyuya kalıyorlar biz ise sokaklardayız. Gece kale içinin kapalı olacağı düşüncesi ile dışarda bir yerde oturup biralarımızı yudumlayıp gece yarısı otele dönerken kale içinin açık olduğunu ve aslı hareketin orada olduğunu fark edip Gece ikiye kadar dolaşmaya devam ediyoruz. Aslında bu tip şehirleri gece gezmek en güzeli. Gündüz sıcakta dolaşmak ve binaları fark edebilmek çok kolay değil. Gece ise binalar ışıklandırıldığından çok daha keyifli oluyor. İlk dondurmamızı alıyoruz, porsiyonlar inanılmaz tadı ise muhteşem.
 

 

6.      GÜN Dubrovnik-Mostar

Sabah standart market alışverişi sonrası hazırladığımız ton balıklı sandviçlerimizi götürüp kahvelerimizi içip yola çıkıyoruz. Önce Hırvatistandan çıkıyoruz ve sadece 5-6 km için Bosnaya giriyoruz. Burası Bosnanın Adriyatik e açıldığı tek liman. Ama buradan Mostar’a geçiş yok ve 5km sonra Bosnadan çıkıyoruz, Hırvatistana giriyoruz ve yaklaşık 20km sonra Metkoviçten tekrar Bosnaya giriyoruz. Balkanlarda seyehat sırasında sınır geçişleri otoban giriş çıkışları kadar çok normal gelmeye başladı bize. Motosikletin avantajınıda kullanarak birçok yerde sıraya girmeden en öndeki aracın hemen arkasına geçip kontrollere girmeyi alışkanlık haline getirdik.
 photo DSC_0834_zps46ea29f4.jpg


 photo DSC03212_zpsb11227c3.jpg
 photo DSC03215_zps4a6d3d6c.jpg

 photo DSC03218_zpsd14b6489.jpg
 photo DSC03221_zpsbe5369e5.jpg
  photo DSC03227_zps0e415e01.jpg
 photo DSC_0839_zpsf1c2731a.jpg
 photo DSC03232_zps9eaeab04.jpg
 photo DSC03233_zpsf1e6feac.jpg
 photo DSC03239_zps65a1aec3.jpg
 photo DSC03241_zpsf5cb7680.jpg
 photo DSC03244_zpsf23085e5.jpg
 


Bu rota üzerinde 2 nokta var görmek istediğimiz. Birincisi Pociteli köyü. Burası taştan evlerin olduğu dik bir yamaca konuçlanmış Neratva nehir manzaralı çok güzel bir köy. Dünya mirası olarak biliniyor ve koruma altında. Evlerin çatıları yassı taş bloklardan yapılmış (Dalmaçya kıyılarında birçok yerde bu şekilde). Binada taştan olunca ortaya güzel bir eser çıkıyor bence.

 photo DSC_0855_zpsc5fb5a0f.jpg
 
 photo DSC03249_zps945c1d75.jpg
 photo DSC03254_zps7435a24e.jpg
 photo DSC03262_zpsb5ab6631.jpg
 photo DSC_0867_zps782197ab.jpg
 photo DSC03265_zpsfcf91103.jpg
 photo DSC03266_zps654ad61d.jpg 

Köyün en yüksek noktasındaki kulenin tepesine kadar çıkıyoruz. Hem köy hemde Neratva oradan harika görünüyor. Neratva nehri çok berrak ve koyu yeşil renkli görünüyor.

 photo DSC03268_zpsb3c2be1d.jpg
 photo DSC03273_zpsc869d072.jpg
 photo DSC03280_zps3ac1d003.jpg
 photo DSC03281_zpsae1f5e9e.jpg
 photo DSC03284_zps75b346bc.jpg
 photo DSC03290_zps1ae65af8.jpg
 photo DSC03291_zps05e4ee5c.jpg
 photo DSC03294_zps85b2d0c6.jpg
 photo DSC03295_zps0d7b00c3.jpg
 photo DSC03300_zps6a66b036.jpg


Sonraki durağımız Buna nehrinin çıktığı kaynağa gidiyoruz. Burası Mostar a 10-15 km mesafede Havalimanının Doğusunda kalıyor. Bunayı takip ettiğinizde ulaşıyorsunuz. Su dik bir yakalık dibindeki mağaranın içerisinden çıkıyor. Yöredeki gençler isteyenleri botla mağara içerisinde kısa bir tur yaptırıyorlar.

 photo DSC03317_zps9f5cfc26.jpg
 photo DSC03333_zps9c5c2efd.jpg
 photo DSC03342_zps40fae6ca.jpg
 photo DSC03345_zpsc4357f79.jpg
 

 photo DSC03348_zpsb0b56841.jpg



Mostarda kalacağımız yer belli daha önce giden arkadaşların tavsiye ettiği garajı olan ve Köprüye 150m mesafede çok farklı oda imkanları sunan bir Pansiyon Lejla Pansiyon. Geceliği 10€ kahvaltı dahil kaldık. Çadırdan sonraki turun en ucuz konaklamasıydı. Köprü ve etrafı tamamen restore edilmiş. Ama arka sokaklardaki bir çok tarihi bina sırasını bekliyor. Hala binalarda kurşun delikleri var. Köprüyü geçip nehir kenarına iniyoruz. Ayağımızı Neratvanın berrak yeşil sularını sokuyoruz. Köprünün kalıntıları büyük taş blokları hala nehir kenarında dağınık olarak duruyor. Blokları incelediğimizde eski köprünün daha sağlam ve daha güzel bir yapı olduğunu anlayabiliyoruz. Köprü tamamen yeni malzemeler ile yapılmış. Köprüden para karşılığı atlayan oluyor dediler ama biz rastlamadık. Etraftaki reklam panolarında Ağustos ayında yapılacak atlama olimpiyatları dikkatimizi çekti.


 photo 25072012503_zps2eb99f06.jpg
 photo 25072012507_zpscd354eae.jpg

İşte 10 numara bir fotoğraf......

 photo DSC_0918_zps1b64edc9.jpg


 
Akşam yemeğimizi köprüye yakın yüksek bir tepede atılan havai fişek gösterisi altında köprü manzaralı bir lokantada yiyoruz. Akşam 8-9 gibi gezdiğimiz ara sokakların birinin Açıkhava barına dönüştüğünü fark ediyoruz. Akşam canlı müzik varmış ama biz canlı müziği köprünün serin taşları üzerine yayılarak uzaktan dinliyoruz. 


 photo DSC_0919_zpsc8e6fe4f.jpg
 photo DSC_0920_zpsc90ba416.jpg
 

7.      GÜN Mostar-Split

Bu günkü hedefimiz Hırvatistanın en güzel şehirlerinden biri olan Split. Mostar’dan çıkıp sınır geçişi sonrasında denize girmek için Podgorka denilen bir yerde denize en uzak noktadaki bir noktayı seçip. Motorları ve elbiselerimizi kilitleyip zeytin ağaçlarının arasından plaja iniyoruz. Yaklaşık 1 saat sonra geri döndüğümde ise Kaskımın yerinde olmadığını fark ediyorum.  Eşimin ve benimki aynı kask kilidi ile bağlıydı. 3mm kalınlığındaki çelik teli kesmişler ve sadece benimkini alıp kaçmışlar. Telli olan kask kilitleri  bence sadece kalabalık yerlerde işe yarıyor tenha yerlerde icabına hemen bakıveriyorlar. 50 TL lik Abus kask kilidi yerine 5-10 TL lik uyduruk bisiklet kilidine taksaydım 1300TL değerindeki çok severek kullandığım Arai Tour X3 kaskım çalınmayacaktı. Polise gittik ve ifade verip rapor tutturduk ama bir haber yok henüz. Split’e kadar yaklaşık 70-80 km kasksız gitmek zorunda kaldım.

 photo DSC03356_zps6f3027bd.jpg
 photo DSC03367_zps8c218403.jpg
 photo DSC03368_zps136268db.jpg
 photo DSC03370_zps4b37bb6d.jpg
 photo DSC03371_zps720451b4.jpg
 

Split güzel bir şehir. Gece ışıklar altındaki şehir sokaklarında dolaşmaktan çok keyif aldık. Her köşede canlı müzik, çeşitli gösteriler var ve sizi hiç rahatsız etmiyor.

 photo DSC03373_zps7bd9db2d.jpg
 photo DSC03375_zps9243851c.jpg
 photo DSC03377_zps11487424.jpg
 
8.      GÜN Split-Plitvicka Milli Parkı

Sabah ilk işimiz bir kask satın almak. Büyük bir Yamaha bayii buluyoruz. Mağazadaki tek güneşlikli kask Airoh S4 ve bedenide “S” tam bana göre 150€ verip alıyorum hemen. Tax free belgesi doldurtuyorum yaklaşık 30€ vergiyi geri alabilmek için. Hava hudut kapılarında olduğu gibi  kara hudut kapılarında direkt olarak vermiyorlarmış bu parayı. Sınır geçişinde kaskı, belgeyi ve  ülkeyi terk ettiğini ifade edip belgenin bir köşesine onay niteliğinde bir damga ve imza vurup size geri veriyorlar. Paranızı nasıl alacağınıza gelince ise aynı mağazaya 6 ay içerisinde gidip alabiliyormuşsunuz.

Mağazadan ayrılıp yola çıkıyoruz 70-80 km sonra kafamda inanılmaz bir ağrı ve durup kaskı çıkartıp rahatlıyorum. Kask benim kafa ölçümde olmasına rağmen şakaklarımdan bir müddet sonra sıkıyor. 5-10sn sonra geri taktığımda ağrı falan kalmıyor. Her 70-80km de bir nereye denk gelirse artık otoban motoban durup 5-10sn sonra geri takıyorum kaskımı. Bu şekilde 3 gün daha idare etmek zorundayım sonrasında eşimin kaskı ile devam edeceğim yola.

Plitvicka milli parkı harika bir yer. 10’larca göl ve şelale var etrafta. Tamamını en hızlı bir şekilde dolaşabilmeniz için min. 3 saate ihtiyacınız var, isterseniz tüm gününüzü de içeride harcayabilirsiniz.  Park içerisinde 2 kez otobüs ve bir kez de bot kullanmak zorunda kalıyorsunuz.  Bölgenin bir parçasını pas geçmemize rağmen 3,5 saatte zor çıktık parktan hava kararmıştı artık.
 photo DSC03390_zpseebc37eb.jpg
 photo DSC03393_zpsfb1a584d.jpg
 photo DSC03399_zps724aa64f.jpg
 photo DSC03407_zpsf3e37b7e.jpg
 photo DSC03408_zpsbce60b95.jpg
 photo DSC03411_zps270f1296.jpg
 photo DSC03414_zpscf9499a5.jpg
 photo DSC03416_zpscc771b34.jpg

Gece konaklamak için parkın hemen çıkışındaki şahıs evlerinden birinde oda buluyoruz. Gecelik 25€ ya odamıza yerleşiyoruz.

 photo DSC03418_zpsc4498a48.jpg
 photo DSC03420_zpsa7d004cd.jpg
 

9.      GÜN Plitvicka-Bled

Sabah erken kalıp yol alıyoruz yolumuz uzun ama otoban destekli. En kısa rotadan Slovenyaya giriyorum. Slovenya her köşesi yemyeşil olan bir ülke, geçtiğimiz köylerdeki bahçeli kartpostal gibi.
 photo DSC03421_zps9bffdfc3.jpg

Köy yolları otoban kalitesinde. Sonunda Bled e ulaşıyorum ve hemen kendimi göle atıyorum. Bled’i Abant gibi bir göl olarak düşünmüştüm ama etrafını turlayınca insanların yaz kış kaldıklarını fark ettim. 

 photo DSC03427_zpse9f6de84.jpg
 photo DSC03429_zps6ae8a115.jpg
 photo 28072012508_zpsa9b7a483.jpg  photo DSC03432_zpsc4e38b26.jpg
Sonuçta başkente çok yakın bir bölge ve otobanın kıyısında. Bled sonrasında biraz daha kuzeye çıkıp Avusturta sınırından geçen ve Slovenyayı İtalyaya bağlayan yola çıkıyoruz. Avusturya’nın Villach şehri sadece 15-20km uzakta ama zaman kalmadı gece konaklamamız ve eşlerimizin son günü olan ertesi gün Venedik te olmamız gerekiyor. Geceyi Kuzey de İtalyan sınırında en son yerleşim yerinde kişi başı 20€ ya yine bir şahsın kiraladığı evindeki çatı katı odasında geçiriyoruz.

 photo DSC03441_zps8642c05e.jpg
 photo DSC03444_zpseae33f4e.jpg
 photo DSC03448_zps37e7973c.jpg

Buradaki dağlar Alplerin simülasyonu niteliğinde. Bembeyaz kayalardan akan sular ise berrak. İnsanın kafayı sokup içesi geliyor. Odaya yerleştiğimizde artık hava kararmıştı, çok sakin bir yerleşim yeri olduğundan gece in cin top oynuyor.

Kısa bir yürüyüşle bir bara gidip biramızı yudumlarken olimpiyatları izliyoruz.

 photo DSC03445_zps0545dbe0.jpg
 

 
10.   GÜN Bled-Venedik

Eşlerimizin beklediği gün geldi. Motor üstünde 3.000 km ve Venedik turundan sonra Uçakla geri dönüş. Slovenya İtalya arasında sınır yok.  Venedik’e kadar otoban kullanıyorum 16€ tutuyor, en pahalı otoban İtalya da. Ayrıca İtalya diğer ülkelere göre pahalı. Öncelikle Venedik’e en yakın olan Mestre deki tren garına yakın bir yerde çok ta lüks olmayan geceliği 55€ ya oda tutuyoruz. Hazırlanıp trenle bir durak sonra aynı zamanda son durak olan Venedik te iniyoruz.  Otelden aldığımız Venedik haritasına göre o kanal senin bu gondolcu benim dolaşıyoruz. En büyük Meydan olan San Marco ya kadar gidip geri dönüyoruz. Her sokak birbirine benziyor. Gondolcuların daracık köşelerden tek kürek ile ve ayaklarını duvarlara sürterek ama birbirlerine hiç çarpmadan nasıl geçtiklerini seyrediyoruz.

 photo DSC03453_zpsb2493a4a.jpg

 photo DSC03455_zps3cdc40ce.jpg
 photo DSC03465_zpse1cdb17a.jpg
 photo DSC03474_zpsd94642da.jpg
 photo DSC03482_zpsf3c04ef6.jpg
 photo DSC03485_zpsa32a73b6.jpg
 photo DSC03489_zps5597a8d2.jpg
 photo DSC03503_zps712db738.jpg
 photo DSC03510_zps43b79f77.jpg
 photo DSC03514_zpscbd3d880.jpg
 
11.   GÜN ve Dönüş Venedik-Türkiye

Eşlerimiz için Venedik-Türkiye ama bizim için yolculuk geri dönüş te olsa devam ediyor. Sabah 12:05 uçağı için 10:00 da havalimanında eşlerimizin eşyalarını un çuvallarına doldurarak onları pasaport kontrolünde uğurluyoruz. Gerçekten önemli bir aşama kaydettiler, 3.000km ve hiç durmadan günde ortalama 300km seyahat ederek bundan sonraki turlarda yerlerini garantilediler.

 photo DSC_0988_zpsd0d27874.jpg

 photo DSC03527_zpsf93db6c9.jpg
 photo DSC03531_zps1b07813d.jpg

Biz ise İtalyada fazla kalmadan geri dönüşe geçtik ve Sırbistan üzerinden Gurbetçilerimizin kullandığı otobandan geri dönüşe geçtik. Artık daha hafiflemiş ve gece kalacak yeri çok fazla düşünmeden yol alabiliyorduk. Yanımıza dönüşte çadırda kalabilmek için malzemelerimizi 10 gün boyunca çantalarımızda taşımıştık ama sadece 1 gece çadır kurabildik.  Ertesi gün Belgrad’a ulaşıyoruz. Belgrad’ın Kale Meydanı mükemmel manzaralı tepede bir yer. Akşam tüm geçler içecekleri ile birlikte buraya akın ediyor ve surlarında oturup ayaklar altındaki Belgrad şehir manzarasını izliyorlar. Bize de onlara katılıp gece yarısına kadar kale içerisinde surlara uzanıp sohbet ediyoruz. Geceyi kişi başı 15€ ya Merkezdeki bir Hostel de geçiriyoruz. Ertesi gün hedefimiz Bulgaristan da Edirne’ye yakın bir bölgece konaklamak. Sofya girip biraz şehir turu yapmak istiyoruz. Ama bir türlü şehir meydanını bulamıyoruz. En sonunda sormaya karar veriyoruz “City Centre” nerede diye ve GPS imizde o noktayı işaretliyorlar. Bazı ışıklarda 10-15 er dk bekleyerek ulaşıyoruz “City Centre” ye ama burası merkez falan değil bir alışveriş merkezi arkadaş bizi ismi “City Centre” olan alışveriş merkezine göndermiş. Pes ediyoruz ve bir yerde kahve içtikten sonra yola devam ediyoruz. Sofya sonrası yağmur bizi ara ara yokluyor ama Plovdiv’e 100km kala yolda yakalanıyoruz ve donumuza kadar ıslanıyoruz. Yağmur çarptığında parmaklarımızı acıtıyor. Ensemden yavaş yavaş sular sırtıma akmaya başlıyor ama biz yola devam ediyoruz en son bir benzinlikte durup ayaklarımıza poşet bağlayıp yola devam ediyoruz. Plovdiv’de bir otele yerleşip ıslak eşyalardan kurtuluyoruz.

Plovdiv güzel bir şehir. Bulgaristanın birkaç büyük şehirlerinden biri ve Edirne’ye 160km mesafede. Pomporova kayak merkezi Plovdiv’e 1 saat uzakta. Birçok ünlü markanın devasa satış mağazalarını görüyoruz. En çok bizi ilgilendiren ise Bisiklet ile ilgili fabrika ve aynı binada bulunan satış mağazası. Bir kaç tanıdık bisikletin kadrosu bu fabrikada yapılıyor. Bazı ürünler Türkiye satış fiyatının çok altında. Biraz alışveriş yapıp yola koyuluyoruz. Plovdive  1 gün ayırabilirsiniz.

Kapıkule de Bulgar topraklarını 1 görevli kontrolü ile terk ediyoruz ama Türkiye tarafındaki 6 kontrol noktasından sonra ülkemize girebiliyoruz. İlk mola Edirne ciğercisi. Otoban kenarında pişirdiğimiz kahve sonrasında sadece benzin molaları ile Akçakoca’ya sabah 02:30’da varıyorum.

Balkanlar turumuz ciddi bir problem olmadan tamamlanmış oldu. Yeni rotalar için çalışmalar başladı bile… 

 

Hiç yorum yok: